Ev Yapımı Sicak Çikolata Karışımı 
Malzemeler:
  • 1 fincan kakao tozu 
  • 1,5 su bardağı pudra şekeri
  • 1 fincan damla çikolata  
  • 3 yemek kaşığı mısır nişastası
  • 1çay kaşığı.tuz
  • 1 paket vanilya tozu 
  Yapılışı:
  • Büyükçe bir kasenin içine bütün malzemeyi eleyin ve iyice karıştırın.Hava geçirmeyen bir kaba koyup ağzını sıkıca kapatın.Serin ve karanlık bir yerde birkaç ay kadar saklayabilirsiniz. 

Sıcak Çikolata Yapmak İçin:
  • Bir fincana sıcak sütü koyun.Sonrasında 3-4 yemek kaşığı kakao karışımı ekleyin ve iyice karıştırın ve marshmallow.krema ​​veya tat tarçın ile isteğinize göre süsleyin.Ben süslerken beze kullandım mesela.
Tarifi de buradan aldım.Linkte söylediği gibi bu toz karışım süslü püslü bir kavanozda çok güzel bir hediye alternatifi olabilir ne dersiniz?



 
   

    Yüzüklerin Efendisi serisinin bol oskarlı yönetmeni Peter Jackson maceranın öncesini anlatmak için geçmiş kamera arkasına.J.R.R. Tolkien imzalı Hobbit kitabını iki parça olarak çekmiş Jackson.Bunu özellike belirteyim ki ben ve sinemadaki diğer seyirciler gibi film bittiğinde şaşkın şaşkın perdeye bakmayın.Filmde bu sefer Bilbo Baggins merkezli bir macera anlatılıyor.Eski kadro tamamen korunmuş.Seriden Ian McKellen, Elijah Wood, Hugo Weaving, Cate Blanchett, Orlando Bloom, Christopher Lee gibi isimler bu filmde de yer almışlar. Bunlara ek olarak Lost‘un Evangeline Lilly‘si, Pushing Daisies‘in Lee Pace‘i ve Sherlock‘dan tanıdığımız Martin Freeman‘ı da izledik The Hobbit‘de.
   Bilbo Baggins sakin hayatına rutin bir şekilde yaşarken kapısı çalınır ve içeriye Gandalf girer.  Bilbo Baggins ve beraberinde 13 cüceyide Ejderha Smaug’un zamanında cücelerden çaldığı hazineyi kurtarmak üzere uzun bir maceraya ilk adımlarını atacaklardır. Aslen bu maceranın sahibi cücelerdir. Ejderha Smaug’dan çalınan hazinelerini ve yerleştiği eski vatanları olan Yalnız Dağ’ı geri almak istemeleri üzerine Gandalf’tan yardım isterler fakat Gandalf sürekli onlarla olamayacağı için Bilbo Baggins’ın onlara eşlik edebileceğini söylemesi üzerine yolculuk başlamaktadır. Bilbo Baggins ve cücelerinle beraber onların kralı Thorin, bir zamanlar ellerinde bulunan hazineyi geri almakta kararlıdırlar. Fakat bir sorun varki artık Yalnız Dağ’da Troller, Goblinler ve birbirinden iğrenç yaratıkları dolaşmaktadır. Bunların yanısıra ilerleyen bölümlerde Erebor Krallığı’nın kurtuluşundan tutunda beş ordu şavaşlarına kadar macera dolu bir serüvenle beraber herkesin kaderini değiştirecek olan yüzüğüde bulacaklardır.Demiş buradaki yazar ve kısaca özetlemiş filmi.
 

   İlk bakışta hemen hemen Yüzüklerin Efendisinin aynısı gibi görünse de 3 boyutlu çekilmiş olması bence büyük bir artı.O muhteşem YeniZelenda manzarası daha bir ön plana çıkmış.Çıkmış çıkmasına ama iyilerin yanında da kötüler de pek bir gerçekçi ve ürkütücü olmuştu.Orglar ve onların hayvanları çok korkunçtu.
    Biz Cuma akşamına bilet bulamadığımız için mecburen Profilo AVMdeki sinemada seyrettik.Ses kalitesi berbattı eminim daha iyi salonlarda daha keyifli seyredilecek bir filmdi.Sinemanın koltuklarının arası o kadar dardı ki hayatımda ilk defa uzun boylu biri olmadığıma sevindim.Uzun boylu birininn dizleri rahatlıkla öndeki koltuğuna değebilirdi.Birşey için yerinden kalkıp koridora ulaşmak zulümdü resmen.Zulüm koltuklarla da bitmedi yanımda oturan çift film boyunca kıkır kıkır gülüp durdular sanırsın ki aynı salonda iki farklı film seyrediliyor.Ben Hobbiti seyrediyorum onlar da Tirakulayı ama bundan kimsenin haberi yok.Tamam eğlenceli ve komik bir filmdi ama o kadar da gülünecek sahne yoktu.Filmin başından sonuna güldüler kardeşim.Böyleleri adamı sinemadan soğutur.Alacaksın miss gibi 3 boyutlu televizyonunu kuracaksın ev sinema sistemini paşalar gibi evinde seyredeceksin filmi ohhh mis.Proflio sinemalarının bir tek avantajı vardı diğer sinemalardakinin aksine burada mısır keyfine küçük bir servet ödemiyorsun kafedeki fiyatlar oldukça uygundu.
   Hasılı kelam eğlenceli bir film olmuş bence seyredilmeli ama muhakkak 3 boyutlu seredilmeli ve bence dublajlı seyredilmeli alt yazıyı okumakla uğraşmaktan filmdeki bir çok güzel sahneyi kaçrdığımı düşünüyorum.Bak bu fikir hoşuma gitti hafta içi birgün de dublajlı seyredeyim ben bu filmi.İlerleyen günlerde bilet bulma sıkıntısı yaşamayız iyi bir salonda yeniden seyretmeye değer bence.


   Film İstanbul'da başlayan uzun bir kovalamaca sahnesi ile başlıyor ve soluksuz takip Şangay'a kadar uzanıyor oradan mecburen İngiltereye uğrayıp İskoçyada son buluyor.Film başarılı bulunmuş ancak James Bond serisi bakımından ele alınacak olursa serinin en zayıf halkasıymış.Ben pek anlama  bu işlerden ama sinemaya giderken aksiyon sahnelerinin bol olduğuna emindim ve filmden yorgun çıkacağımızı düşünüyordum ve nitekim öyle de oldu.2.5 saatlik bir aksiyon bombasıydı.Daha ilk sahnelerden (ki bu sahneler İstanbulda çekilen ve Bondun ölümü ile sonuçlanan sahneler) itibaren otomobiller,motorlar pazar tezgahları havada uçuyordu.Masraftan kaçınılmamıştı hatta parçalanan otomobil sayısı bana göre fazla abartılmıuştı.Acaba Hollywoodda hangimiz en çok otomobil parçalayacağız yarışı mı var diye düşünmeden edemedim.Skyfall'un maliyeti 200 milyon dolar Box Office Mojo'ya göre filmin ilk hafta gişesi 321 milyon dolar olmuş.Hele bir de üçboyutlu olsaydı tam seyirlik olurdu bence.İmax mı nedir ondan da seyredebiliyorsunuz daha kaliteli bir gösterim seçeneğimiymiş neymiş o varmış ama İstanbulda sadece İstinyeParkta var ölme eşeğim ölme biz en yakın sinemada seyrettik gayet memnun kaldık.



   Filmin başlangıç jeneriğindeki Adele şarkısı kulaklarıma ziyafet çektirdi doğrusu.Jenerik de çok güzel hazırlanmıştı filmin bir özeti gibiydi Hem jenerik hem de filmin fragmanını birleştiren bir video buldum burada.Bir taşla iki kuşAltyazı için kusura bakmayın ah keşke türkçe olaydı ama bulamadım.Velhasıl bence olmuş mu olmuş seyirlik bir film olmuş.




    Haydariyi pekçok kere farklı farklı yerlerde yemiştim ancak İstanbul-Bursa yol ayrımında İstanbul yolu üzerinde bulunan Zeki Bayrak Sosyal Tesislerinde yediğim haydariden sonra birdaha yediğim her haydaride o tadı aradım.Evde sıksık malzemelerin oranlarını değiştirerek denedim ve sonunda bu ölçülere ulaştım.Siz de damak tadınıza uygun olarak oranları arttırabilir ya da azaltabilirsiniz tamamen size kalmış.
    Bu arada bloglar arasında gezip dururken  fotoğraflara hayran hayran bakar durur ve hangi makinayla çekiyorlar bu fotoğrafları derdim.Sonrasında öğrendim ki bunlar hep photoshop hilesiymiş allem ettim kallem ettim öğrendim ve ben de çektiğim fotoğraflarda bu uygulamaları kullanmaya başladım nasıl güzel olmamış mı?Tamam doğal değil ama azıcık makyajdan kime ne zarar gelir ki değil mi?
    



     Haydari
     Malzemeler:
  • 1 su bardağı süzme yoğurt
  • 2-3 yemek kaşığı süt
  • 1 yemek kaşığı krem beyaz peynir (veya rendelenmiş beyaz peynir)
  • 3 diş sarımsak (isteğe göre arttırılabilir veya azaltılabilir)
  • 1 çay kaşığı kuru nane
  • 1 tutam tuz  
     Yapılışı:
     1- Süzme yoğurdu bir kaseye alın, üzerine krem beyaz peyniri ve sütü ekleyerek yoğurt pürüzssüz bir hal alana kadar ezin.
     2-İnce kıyılmış sarımsağı, kuru naneyi ve tuzu ekleyip iyice karıştırın.   
     3-Buzdolabında bir süre dinlendirip dilerseniz üzerine sızma zeytinyağı gezdirip servisedin.

  Bugün İstanbulda güneşli birgüne merhaba dedik ancak ilerleyen saatlerde karanlık ve kasvetli bir hale büründü.İşte böyle havalarda pencere kenarına geçip kahvemi yudumlarken ev yapımı tatlı,pasta,börek,çörek yemeyi çok seviyorum ama özellikle çikolatalı tatları tercih ediyorum.Bugün de menümde denediğim farklı tariflerden sonra elde ettiğim bir tarifle Çikolatalı Browni vardı kahveye eşlik eden.Nemli ve yumuşak yapısı ile oldukça beğeni aldı tadanlardan.Tavsiye ederim ...



     Çikolatalı Browni    
      Malzemeler:

  • 150 gr. tereyağı
  • 3/4 fincan kahverengi şeker (beyaz kullanabilirsiniz)
  • 1 paket vanilya
  • 50 gr.koyu renkli kakao (elenmiş)
  • 1 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozu
  • bir çimdik tuz
  • 4 yumurta
  • 150 gr. damla çikolata
  • üzerine serpiştirmek için pudra şekeri
      Yapılışı:
  • Küçük bir tencerenin içine tereyağını koyun ve eritin.Şekeri ekleyin ve yaklaşık 2 dakika boyunca kısık ateşte tutarak karıştırın,Ocaktan alın ve ılınmasını bekleyin.
  • Bir kapta yumurtaları çırpın.
  • Un, kakao, kabartma tozu, tuz, vanilya şekeri bir kapta karıştırın Eritilmiş tereyağlı şekerli karışımı da ekleyin ve karıştırın.Yumurtaları da ekleyin ve karıştırın.
  •  25x30cm boyutlarında yağlanmış ve unlanmış kek kalıbına hamuru koyun.Üzerini düzeltin ve fırın içine yerleştirin 180 derecede ısıtılmış fırında yaklaşık 20-24 dakika pişirin.
  • Fırından çıkardıktan sonra ve soğumaya bırakın.Servisten önce kareler halinde kesip pudra şekeri serpiştirerek servis edin.




   Balığın bayramı mı olurmuş,bir balık bayramımız eksikti demeyin iki yıldır Ekim ayının 3.cumartesisi soyu tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalan lüfere dikkat çekmek ve onu korumak için bayram olarak kutlanıyor. 24cm.den küçük lüferin satılmasının kanunen yasak olduğuna vurgu yapılıyor.İstanbul lüfersiz kalmasın deniliyor.Ben balık yemekten ve onu pişirmekten pek hoşlanan biri değilim.Çok şükür ki keçilerim bana çekmemişler ve onlar balığı çok seviyorlar.Kendileri gibi balıksever teyzeleri sayesinde de sıksık yiyorlar.İleride bizim yaşlarımıza geldiklerinde çocuklarına lüferi anlatmasınlar tattırsınlar istiyorum onların çocukları haliyle benim de torunlarım bu lezzetten mahrum olmasınlar istiyorum.Her ne kadar yemesem de yiyenlerden ve seyrettiğim yemek programlarındaki şeflerden lezzeti ile ilgili sıksık methiyeler duyuyorum.İşte bunun için bu yazıyı yazıyorum ve tezgahında 24.cm.den küçük lüfer satan esnafı gördüğünüzde de Alo 174ü aramanızı istiyorum.Bu hat Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Güvenli Gıda hattı.Bu hatta şikayetlerinizi bildirin ki bizim çinekop ve sarıkanatlar büyüyüp lüfer olsunlar onlar da yumurtlasınlar ve soylarını devam ettirebilsinler.Kampanyanın sloganlarından birinde dendiği gibi İstanbul Lüfersi Kalmasın.Ayrıntılı bilgi için ve güzel bir tarif için tıklamanız yeterli.



   Uzuun çok uzuun zaman önce yabancı blogları gezerken karşılaşmıştım bu güzelliklerle ve hemen facabooktan arkadaşlara nerede bulabileceğimi sormuştum ve çok geçmeden cevap gelmişti:Tepe Homeda.Tatildi Ramazandı Köydü derken epey bir zaman Cevahire gidemedim sadece Cevahir mi dğru düzgün bir alışveriş merkezine gidememiştim.Lüleburgazdaki Kipa alışveriş merkezi sayılırmaz değil mi? Buyüzden de kavuşamamıştık birtürlü.Son zamanlarda DeliAnnenin  yayınladığı fotoğraflarda sıksık karşılaşmaya başlamıştım çeşit çeşit kahve kupalarıyla itiraf edeyim onun kupalarını çok kıskanıyorum hepsi birbirinden güzeller aman nazarım değecek vallahi...Neyse efendim uzatmayayım hiç istemesem de dişçimle olan randevum için Şişliye gitmem gerekti ki yanlış anlaşılmasın dişçimi çok seviyorum ama onunla başka şartlar altında tanışmak isterdim doğrusu.İşte Şişlide ki randevum için hazırlanırken cep telefonuma gelen bir mesajla soluğu Cevahirde aldım çünkü Tepe Homeda bazı ürünlerde yüzde elli indirim varmış gelen mesajda böyle yazıyordu.
    Reyonlar arasında gezerken gördüm kupaları küçük çaplı bir kavuşma anı yaşadık herşey yavaş çekimde gibiydi ama sepetimde yerlerini almaları oldukça hızlı çekimdi.Ne vardı bir de Yankee Candellarda da indirim olaydı dedim ama olsun kupalarımla ve donutlu servis tabaklarımla mutlu mesut evime döndüm kahve içip siftah bile yaptım kendileriyle darısı arkadaşlarla içeceğimiz kahvelerin başına.Anlaşıldı mı bilmem bu bir açık davettir kahveye bekliyorum efendim.



     National Geografikde Gökyüzü Canavarları adlı belgeseli seyrettikten (bizim evde sadece belgesel seyredilir- desem de inanmayın  dizilerimiz de var oğullarımla takip ettiğimiz ama onlar diğer yazılarımda) sonra bizimkilerde bir dinazor merakı başladı ki sormayın.Televizyondaki reklamlarından duynuşlar Kanyonda dinazorlarla ilgili bir etkinlik varmış.Biz de okullar açılmadan keşif turlarımıza devam edelim dedik ve atladık otobüse ve gittik Kanyona.Etkinlik alanına geldiğimizde hemen içeri aldılar ve gerekli ekipmanlarla donattılar bizimkileri.Onalar içerideyken kaydımızı yaptırdık meğer etkinlik saat başı oluyormuş gitmek isteyenlere bilgi olsun.sonra da verdiler fırçaları ellerine ve bizimkiler başladı kazıya.Ama öyle bloglarda anlatıldığı gibi ne dinazorları anlattılar çocuklara ne de dinazorlarla ilgili açılmış sergiyi gezdirdiler.Ama olsun bizimkiler eğlendiler çıkışta da başlarındaki bandanaları bizlere hediye ettiler yanında da katılım belgesi verdiler.Çıkışta da küçük bir alanda dinazorlarla ilgili alışveriş yapabileceğiniz bir stand vardı ama sakın elinizi cüzdanınıza uzatmayın muhtemelen küçümenler ısrarcı olacaklardır ama aynı ürünleri Kanyondaki bazı mağazalarda yarı fiyatına bulabilirsiniz nedense oldukça şişirmişlerdi fiyatları.Küçümenler demişken eklemeden geçmeyeyim etkinlik 5-11 yaş arası çocuklar içinmiş.Bakmayın bu kadar olumsuz yazdığıma çocuklara sorarsanız onlar eğlendiler çünkü sonrasında tuttum ellerinden ve gidebilecekleri bütün çocukla ilgili mağazaları gezdirdim çok yorulduk ama bir o kadar da eğlendik.


     Önce yolumuz Tchibaya düştü ve eski termalarından biri kırtasiye ürünleri olunca bizimkiler hemen daldılar boyaların kalemlerin arasına tek tek incelediler en çok FaberCastelin yeni çıkardığı takçıkar sulu boyaları ilgilerini çekti..Sanırım bu sene ki çantalarında olacak bu ürün.



      Çıkışta da Yummy Cupcakesin keklerini seyrettik hepsi birer şaheser gibiyidi.Yarın onlara kek yapcağıma dair söz verdikten sonra geçtik benim favori oyuncak mağazam olan(bana ne oluyorsa) İmaginariuma.Bizim keçiler büyümüşler de satranç öğrenmişler de haberim yokmuş benim.Oradaki satranç takımı ile bir el satranç bile oynadılar çok hoşlarına gitti.Bu arada günün anlam ve önemine binaen buradan dinazorlu boyama seti aldım onlara ve akşam eve gelir gelmez başladılar boyamaya bakalım ne zaman bitirecekler. 
 
  Beranın karnım açıktı mızıldanmalarına daha fazla dayanamadık ve bir yerde oturup karnımız doyurduk sonrasında D&R gidip uzun uzun gezdik ençok burada oyalandık sanırım ben oldum olası Kanyondaki D&Rı hep sevmişimdir ama bu sefer sadece çocuk kitaplarına ve oyunlara baktık.Sonrasında artık bana sıra geldi şimdi de benim istediğim mağazaları gezeceğiz dedim ve Harvey Nicholsa gittik.Laf aramızda onlar benden daha çok sevdiler burayı bildikleri mağaza konseptinden oldukça farklıydı çünkü.Geniş bir alan vardı onların istedikleri gibi hareket edebilecekleri ve burada çalışan abiler ablalar oldukça güler yüzlü ve ilgiliydiler.Onlarla bir büyükmüş gibi muhatap olunca tabii bizimkiler coştular Beranın şen kahkahaları inletti ortalığı.Bandaları ile küçük bir şov yaptılar orada kendi çaplarında hasılı güldüler muhabbet ettiler ve abi-kardeş iyi vakit geçirdiler ama Allah tarafından bana da bir sabır verilmişti ben de onlar mutlu oldukça bir relaks bir gevşek anne oldum ki sormayın hala kendime inanamnıyorum ben relaks olunca onlar daha mutlu onlar mutlu olunca ben daha relaks .. tamam tamam daha fazla uzatmayacağım.Son olarak da Makro Centera gidip sepetimiz aburcubur doldurduk ve evin reisinin iş çıkışında bizi alması için çıktık kapının önüne ve yorgun argıın geldik evimize şimdi ise onlar uyuyorlar bakalım yarın bizi neler bekliyor.
  
   
     Dünyanın en şanslı kadını ben olmalıyım gibi iddialı bir cümle kurmayayım da daha mütevazi olayım ve diyeyim ki;'dünyadaki en şanslı kadınlardan biri de ben olmalıyım'.Neden mi internet bağlantısı yapamayan ve format atılması gereken bilgisayarımı eşim köyden ayrılırken yanına alıp formatı atıp kargoya verdi ve ben de bu gün Lülburgaz şubesinden teslim alıp köye döndüm.Kavuştum yani bilgisayarıma ve internete ve haliyle de bloğuma.Zira ramazan ve bayram nedeniyle oldukça ihmal etmiştim kendilerini bu vesile ile geri dönüp buradan da evin reisine teşekkürümü resmileştireyim dedim.Teşekkürler evin reisi teşekkürler teşekkürler.
   Yazımı yazıp yüklemeye başlayınca içimden geçen cümle şu oldu.:Ah turkcell bırak 4 çekmeyi 1 çekeydin be ya inanılmaz yavaşsın.
    Unutmadan yazının sonuna da ekleyeyim fotoğrafı tumblerden buldum yani bana ait değil kime ait olduğunu bilemediğim için de adres olarak tumbliri gösteriyorum ilgilenenlere.
   Bloglarla ilk tanıştığımda sabahtan akşama kadar yemek bloglarında geziniyordum ve bulduğum entersan veeyahut gözüme hoş gelen tarifleri deniyordum.Bana göre yemek blogları tarif defterinin modern hali ve komşuda yediğin poğaçanın böreğin tadını beğendiğinde 'tarifini verir misin?' ezikliğinden kurtardı yurdum insanını.Öyle kafana estiği gibi tarif isteyemezdin herkesden.Tarif kelimesi geçince buzgibi hava oluşurdu kimi  evlerde hoşlanmazdı bu hanımlar tarif vermekten nedenini de hiç anlamış değilim.Ben tarif verirken içindeki malzemeleri kasti olarak eksik verenlerle karşılaştım.Sanırsın Bakingım Sarayında aşçı.Neyse işte bu tipitiplerden bıkmış vaziyette yeni keşfettiğim bloglar aleminde gezerken bulmuştum Devletşahı ve sonrasında tanışmak da nasip oldu.O mevzuya burada değinmiştim.Hep tariflerini güvenerek ve lezzetinden emin olarak denemiştim sitesinden.Şimdilerde ise Ülker İçimle bir reklam kampanyası başlatmışlar facbookda ve tarif videoları yayınlıyorlar bu tarif  de oradan işte.Güzel olacağına hiç kuşkum yoktu ama bence nefis bir börek oldu malzemeler ve tarif için tıklamanız yeterli.Videoyla uğraşama ben diyenlere de işte tarif:


   İçim Taze Peynirli Pastırmalı Börek
   Malzemeler:
  • 8 tatlı kaşığı İçim Taze Peynir
  • 8 ince dilim kaşar peynir
  • 4 ince dilim pastırma
  • 1 adet yufka
  • 1 adet yumurtanın sarısı
  • çörekotu
    Yapılışı:
  • Yufkayı  büyükçe sigara böreği üçgenleri oluşturacak şekilde 8 parçaya bölün.
  • Her dilimin geniş tarafına önce kaşarpeynirini conra  pastırmayı ve tazepeyniri koyup sarın.
  • Üzerlerine yumurta sarısı sürüp çörekotu serpiştirin.180 dereceli fırında üzerleri kızara kadar pişirin.
     Yaz tatilimizin büyük bir kısmını geçidiğimiz köyde öğünlerimizi hafif geçiriyoruz.İşte böyle bir öğlen yemeğinde pilavın yanına yaptım bu salatayı içindeki malzemelerin bir kısmının organik olmasından dolayı  da adı yarı organik salata.Hani köydeyiz ya olsun o kadar.'Böyle salata ismi mi olurmuş?' diyenleri duyar gibiyim.Millet her zaman yediğimiz salatanın için biraz fazla sos veya tuz atıp adını veriyor salataya.Bilmem kimin salatası oluyor da yarı organik salata olunca mı kusur.Neyse gerilmeyelim tarife geçeyim.Hoş tarife ne hacet  herşey fotoğrafta var ama adet yerini bulsun şuraya;
     
      Malzemler:    diyerek başlayalım:
  • 1 adet tarla domatesi
  • 1 adet komşu bahçesi biberi
  • 7-8 yaprak taze reyhan yaprağı
  • 1 adet kuru soğan
  • 1 kibrrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir
  • 7-8 adet zeytin
  • 2 tatlı kaşığı süt mısır
  • yarım limon suyu
  • zeytinyağı
  • tuz
      Yapılışı:
  • Domatesi ve peyniri küpküp doğrayıp biberleri, reyhanı ve soğanları ince ince doğradım.Geri kalan tüm malzemeyi de ekleyip bir güzel harmanladım ve pirinç pilavının yanında servis ettim.
       Öğünlerimizi hafif atlatıyoruz demem yanlış anlaşılmasın annemle ve bacımla aklımıza düştümü mantılar katmerler lahmacunlar da yerini alıveriyor menümüzde.Yeter ki burnumuza koksun hoop üç elden yapmaya başlıyoruz.Onların tariflerini paylaşamıyorum çünkü annem benim aksime alıyor malzemeleri eline göz kararı şipşak başlıyor yapmaya.Onu ölçü kullanmaya ikna edip özellikle un helvası tarifini paylaşmak istiyorum
nefis yapıyor çünkü.Kısa kesip yatmaya gitmeliyim zira bugünümüz de çok yorucu geçti kuzine başında
çok çalıştık çok.Akşam  olup da yorgun argın çayımızı içmeye oturduğumuzda gülmekten katıldık
halimize ocak başında 6 saat geçirmiştik önce hamur kızarttık son olarak da süt kaynatıyorduk sıcağa aldırmadan.Arada da sıksık karıştırılması gereken ve ailmizin vazgeçilmez yaz tarifi olan ayranlı çorba yaptık ve bunların hepsi kuzine de oluyor.Kuzinenin gözüne patates ve soğan da attık ohh mis.Yrında ayranlı çorbamızı yiyeceğiz inşallah serin serin.Yorulduk ama ortaya çıkan lezzetlere değdi doğrusu.Allahım yazarken bile gülüyorum halimize.


     Duyduk duymadık demeyin Vogue dergisi temmuz sayısında Desperet Housewives Yemek Kitabı'nı hediye ediyor.Eğer benim gibi sizin de alınacak yemek kitapları listenizde varsa bu kitap kaçırmayın derim.Bu yazıyı da ileride 'aaa bize niye haber vermedin' şeklindeki serzenişlerde lehime delil  olsun diye yazıyorum ve tekrarlıyorum.Duyduk duymadık demeyin Vogue dergisi temmuz sayısında Desperet Housewives Yemek Kitabı'nı hediye ediyor.Ben kitabı çok beğendim ama henüz hiç bir tarif denemediğim için yemekler hakkında birşey söyleyemem onu da ileleyen zamanlarda deneyip göreceğiz.

    Son Konya ziyaretim oldukça sitresli ve bereketli geçti.Bütünleme sınavı için oradaydım ve bu dersi geçmeliydim ki geçen dönemden kalan sevgili Makro İktisat dersini tek ders sınavında vererek mezun olabileyim.İşte böyle bir hal içreyken sanatsaatim bloğunun sahibi olan  arkadaşımızı (ki kendisi aynı zamanda sınıf arkadaşımızdı da) ziyaret ettik.Kendisi bloguna üye olanlara yaptığı ebrulardan vermeyi vaad etmişti.Anında üye olduk haliyle.Facebooktan takip ediyorduk yaptığı ebruları.Hediye ile gittik ebrumuzu almaya ama ebrularla döndük evimize.Sağolsun Murat Bey bir sürü ebru getirmişti bize ve hepsi birbirinden güzeldi.Fotoğraflarını en kısa zamanda paylaşacağım uygun bir ortam bulup fotoğrafladığımda yani tatil bitip evime döndüğümde.Şimdilik buradan aldığım fotoğrafı yayınlıyorum.İşte bu güzellik artık benim yakında da evimin duvarlarını süsleyecek şanslı mıyım neyim?Mutluyum ama buna eminim düşündüm de şanslıyım da ayrıca böyle sanatçı arkadaşlarım olduğu için de.
   Eski günleri yaad ettik seneler sonra.Zamanın ne çabuk geçtiği ile igili modası hiç geçmeyen muhabbeti bile yaptık.Arkasından da geçtik ebru muhabbetine.Ben sadece dinleyici olarak kaldım çünkü ebru ile olan alakam sadece seyirci olamak.Onlar tekniklerden yaptıkları işlerden bahsederken bense hayran hayran onları dinledim.Sanat temelli muhabbeti hep sevmişimdir zira.Maalesef benim okulda halletmem gereken işlerim olduğu için muhabeetimizi kısa kesmek zorunda kaldık.Günün sonunda ise elimde bir sürü ebru ve iyi geçen bir sınavın mutluluğu ile döndüm köyüme.

    Kulağımda Mozartın Violin Konçertosu
    Elimde fotoğraf makinam
    Karşımda hamağım
    Hafif bir esinti ve batan güneş
    Kelebekler,kuşlar ve karasinekler

    Romatik miyim neyim.....
  
  Geçen sene bu zamanlar havada gördüğüm için bilmem kaç takla attığım leyleklerle arama mesafe koydum bu sene.Aaaaa leylek var havada nidalarına kafamı aksi yöne çevirerek tepki veriyorum.Neden mi?
   Malum af mevzusu ile yarım bıraktığım eğitim hayatıma geri döndüm okulumda taa Konya da.Sağolsun Hocalarımız derse devam konusunda anlayışlı davrandılar da sadece sınavlar için gidip geldim Konyaya.
Sınavlar için bile olsa sayısını unuttum gidiş gelişlerimin ve otobüs ya da uçak marifeti ile de olsa katettiğim kilometrelerin.Son olarak 2 hafta önce gidip 1 hafta kaldım.Konya maceralarımı yazmayı ilerleyen zamanlara bırakıp Leyleklerle olan dotluğumdan bahsetmek istiyorum.Konya da 1 hafta kaldıktan sonra evime geldim valizimi bile boşaltmadan diyebilirim tatil münasabetiyle Sakaryadaki babaannemizi ziyaret için düştük yollara maalie laf aramızda çocuklar bu tatilde çok eğlendiler sokak nedir bilmeyen keçilerim sokakta oynamaya doydular.Bu 1 haftanın soundaysa hiç eve uğramadan hoop geldik köyümüze.Bakalım bir manimiz olmazsa bütünleme sınavım için 1 günlüğüne Konyaya gidip geleceğim sonrasında da Ramazana kadar buradayız diye umut ediyorum.
    Şimdi soruyorum size ben küsmeyeyim de bu leyleklere kim küssün vurun dedik onlar öldürdüler.Yukarıda ki fotoğrafı 26 Haziran 2011 de çekip facebookta 'leyleği yuvada gördüm hele bir de havada göreyim varya.....' şeklinde paylaşmışım başıma gelecklrden habersiz.Haftasına da havada görmüştüm kerataları.Velhasılı kelam bu sene leyleklere küsüm bakalım bu küslük ne kadar sürecek.
  Bu arada köyde bile olsam beni blogumdan ve internetimden mahrum bırakmamak için düzenlemeler yapan eşime de teşekkürü bir borç bilirim.


     Facebook üzerinden icraatlarını takip ettiğim deneyip de memnun kalmadığım için kullanmadığım bir markaydı Yuvamaya.Katılayım belki ben yanlış kullanıyorumdur mayanın bir kabahati yoktur dedim.Facebook Sayfasında duyurduğu etkinliğine katılmak için form doldurdum (iyi ki doldurmuşum ben yanlış kullanıyormuşum mayanın kabahati yokmuş).Pek davetedileceğime ihtimal vermiyordum.Malumunuz olduğu üzere sosyal medyada yapılan bu tür etkinlikler birkaç grubun tekeli haline gelmiş sadece bu isimleri ve blogları görüyoruz yok şuradaydım yok buradaydım gibi başlıklarla açtıkları yazılarında.Kıskanmış mıyım neyim ayol pek suçlayıcı bir cümle oldu sanırsam ama olsun ben eklenen her fotoğrafta aynı yüzleri görmekten bıkmıştım.Neyse fesatlığı bir kenara bırakayım.
     Perşembe günü telefondaki bayanın Yuvamaya etkinliğine katılacak mısınız sorusuna o kadar şaşırdım ki Davetliysem tabi katılırım dedim.Telefonda buluşma saati ve yeri hakkında bilgileri aldıktan sonra Cuma sbahı çıktım yola.Mecidiyeköyden aldılar bizi ve Kadıköyde bekleyen diğer katılımcılarıda aldıktan sonra doğru merkeze.

 
    
    Bizi fırından yeni çıkmış sıcacık, lezzetli mi lezzetli pufpuf kruvasanlar karşıladı burada.Daha önce ününü duymuştum ama tanışmak bugüne nasipmiş.Bir yandan kruvasanlarımızı yerken çaylarımız eşliğinde Özmaya ve burada yapılan faaliyetler hakkında konuştuk Fatma Hanımla.Yıllardır derslerde gördüğümüz teorik  ArGenin pratiğini gördük çalışkanlıklarını gördük güler yüz gördük.Aklımıza takılan tüm soruları sorduk.Ekmek yaparken nasıl şekil veririyorsunuz sorum üzerine Fatma Hanım hiç üşenmedi hamur yoğurdu ve bize ekmek şekillendirmenin mayalamanın püf noktalarını gösterdi.Kruvasan açmanın inceliklerinden bahsetti biz de diğer etkinliğin konusunun kruvasan olması konusunda isteklerimizi bildirdik.Şimdi de bizimle yakından ilgilenen Emral Hanımın kulaklarını ekşitmekte sıra kruvasan uygulaması isteriz diye.Benim açımdan çok bilgilendirici eğlenceli oldu bugün.Teorik ekmek yapma bilgilerim pratiğe dönüştü.



    Muhabbet faslından sonra ikişerli gruplara ayrıldık giydik önlüklerimizi ve hepimiz için özel hazırlanan tarif listesinden bir tarif seçip başladık yapmaya.Emine ile ben yukarıda gördüğünüz Zeytinli Ekmeği yaptık bütün malzemeler elimizin altında yok yok yani mutfakta.Yüksek Lifli karışımlı tarifleri dendik Sonra pişen ekmeklerin tadına baktık benim için günün favorisi Pizza idi.Kahvelerimizi içip hediylerimizi alıp geri dönüş yoluna koyulduk.


    Günüm o kadar iyi geçti ki dönüşte yağan yağmurda sırılsıklam olmam yetmezmiş gibi kaymaz diye dünya para verip aldığım Crocslarım vıjjjjt diye kayıp yerle yeksan olmam üstümün başımın çantamın çamur olması bile yüzümdeki gülümseyi silemedim.Manzarayı gözünüzün önün getirin çamur içinde elbiselerimden sular damlıyor üstelik evin küçük keçisi gelmek üzere ve evde onu karşılayacak kimse yok.Büyük keçi de kafasına göre etüdü asmış arkadaşına gitmiş onu da almam lazım arkadaşının annesi düğüne gidecekmiş olsun ben yine de güzel bir gün geçirdim.Üstümü başımı,çocuklarımı toparlayıp eve girdim yine yüzümde o gülümseme olsun ben güzl bir gün geçirdim.......Şimdi yazarken bile o halim gözümün önüne geldikçe gülmeden duramıyorum.Olsun ben güzel bir gün geçirdim....






   Bugün 10.30 Cevahirin dışındaki Meydan Starbucksın  2. kattında gerçekleştirilecek olan 8 . anne – baba blogger buluşmasına katılayım dedim birkaç bloggerla tanışırım az biraz sosyalleşirim dedim.Hem delianne  ben de gelmeye çalışacağım demiş belkim onu da yaban ellere gitmeden bir göreyim dedim dünya gözüyle ama olmadı olamadı.Ben bizim küşük keçiyi servisine bindirip yola koyulana kadar saat 12 olmuştu bile.İçimde bir ümit belki muhabbet uzmıştır diyerek düştüm yollara vardım Starbucksa çıktım merdivenleri ama heyhaat toplantı bitmiş herkesler gitmiş.Burada toplantı varmış diye çekinerek masalardan birinde oturan gençlere yöneldiğimde oldukça güleryüzle beni karşıladılar ama toplantının bittiğini söylediler.Pırıl pırılllardı genceciklerdi duygusala bağlayacağım şimdi bir anne olarak genç yaşlarda birşeyler başarmış başarabilmiş kişilerle tanışmak beni hep böyle yapıyor benim keçilerim geliyor aklıma ve gelecekleri il ilgi filim şeritleri geçiyor gözümün önünden ve başlıyorum bildiğim bütün duaları etmeye.Allahım güzel insanlarla karşılaştır geleceklerini hayır et diye başlayan veeeee uzayıp giden neyse efendim uzatmayayım sonradan öğrendim ki -verdiği kart vizitte baktıktan sonra- o gençlerden biri İpek Kağıt yetkilisi  Şennur Vanlıymış -Digital Markting Supervisor diye alengirli bir mevkisivar bana sorarsanız kısaca yetkili-.İşte yukarıda fotoğrafını gördüğünüz güzelliği de onlar verdi bana.Çocukların tuvalet ve hijyen eğitimiyiş bu ay ki gündemleri sanırım ve haftaya yine Cevahirde olacakmışlar 17-20 Mayıs arasında Selpakla Tuvalete Merhaba Evi kuracaklrmış ve burada anneler 1-4 yaş arası çocuklarının tuvalet eğitimi için hazır olup olmadıkları öğrenerek bu süreci keyifli ve rahat geçirmenin yollarını öğreneceklermiş ilgilenenlere duyurulur.

 
Kozmetik ürünlerini çok kullanan biri olmamakla beraber bu kutu mevzusu dikkatimi çkmişti bloglar arasında gezerken.Bu kutularda kozmtik ürünlerinin deneme boyları oluyor.Ortalama fiyatlları ise 20 lira şimdi itirazlar gelebilir 20 değil 19 lira diye ama unutmayın ki kredi kartı ile ödeme kabul etmeyen sistem Paypall üyeliğine mecbur diyor sizi ve Paypall de alıyor oradan 2-3 lira abonliğiniz geliyor sizin 21-22 liraya ben az bil söyldim üçün beşin lafı olmaz.Gelelim bu ay ki kutu içeriğine.
 
   

    Inglot 974: (Orj. 15 ml - 19 TL, numune: 15 ml):Orijinal boy ürün sadece bu oje vardı onu da alın işte verdiğiniz paranın karşılığı diye koymuşlardı sanırım zira hiç bir özelliği yok markasından ziyade ben bu fiyata neler neler yapar bu öje insanın tırnağına dedim ama yok canım ülkemin nadide markası Pastelden aldığım 2 liralık ojelerden hiç bir farkı yok bence.Kimyasal mimyasal hikayeleri ile milleti uyutuyorlar oje bu heryeri kimyasal yok zararsızmış da şöyleymiş böyleymiş 2 liraya oje diyorum onlar 19a satıyorlar.Aradaki farka bak
   
    Rareblossom Organik Şampuan -Normal Saçlar İçin-: (Orj. 250 ml - 35 TL, numune: 20 ml): Kutunun içinden çıkan adam gibi işime yarayacak tek ürün bu diye bilirim şanpuanımı değiştirdiğim şu günlerde işime yarar umarım pek bir methetmişler kullananlar bakalım nasıl çıkacak.  Bioderma Sensibio ,

    H2O Susuz Temizleme Solüsyonu: (Orj. 250 ml - 43 TL, numune: 20 ml): Çok methediyor diğer blogcular ben de merak ediyordum Allahtan makul bir boy numune koymuşlar da anlaya bileceğim cildimde işe yarayıp yaramadığını.  

    Bioderma-Photoderm Max Güneş Koruyucu Spf 50:Orjinal 40 ml:55 TL numune:2ml: Ne bekliyorlarsa artık 2 ml. krem yüzümüzde nasıl bir mucize gösterecek ki biz de koşa koşa gidip satın alacağız anlamadım ben bu LilaKutuyu hazırlayanları.
  
    Palmer's Eventone Fade Cream Ultra Yüz Kremi & Cocoa Butter Firming Lotion: (Orj. 75 gr 35 TL & Orj. 400 ml 25 TL, numuneler: 2.5 ml):   NeoStrata Scin Active Cilt Bakım Serisi: Dnm boy gündüz kremi gece kremi göz kremi çıktı içinden 2 ml.lik poşetler halinde denyeceğimi sanmıyorum ama deneycek birine veririm artık.

    Activin T Form İçeceği Hot/Cut: (Orj. 15li paket 13/15 TL, numuneler: 8 gr):Biri sıcak suda diğeri soğuk suda hazırlanan iki ürün zayıflamaya yardımcı oluyormuş bakalım bu iki şase ile kaç kilo vereceğim.Zaten krem numuneleri gibi poşette geldi onu suya döküp içer miyim hiç bilmiyorum. Pupa-Miss 

    Milkie Fizzy Banyo Tableti:(Orj.6lı paket 16 TL. numune:1 adet): Küvete atılınca köpürüyormuş banyo ürünüymüş.Ben Pupanın ürünlerini oldum olası merak etmişimdir deneyelim bakalım.  Beauty Face the Lift-Maske:Yine poşet numuneler ve boyutları hakkında tekrara düşmeyecğim çöpe gidecek ürün için yorum yapmaya değmez bence.
   Max Factor-Ageless Elixsir Fondoten:1 ml. iki numune

      Kutunun kapağında yazan en son ne zaman yeni bir şey keşfettiniz şeklinde ki tuzak soru çoğu bloglarda bu kutunun reklamını yapmak için kullanıyor yok beklerken ki heyecanmış yok ürünler çok iyiymiş bence hepsi hikaye.Minik minik denem boyu bile olmayan ürünler hele o poşetlerde ki ürünlere ne demeli kullanırken oraya buraya sürülürler damlatmayayım diye taklalar atasınız hiç koynayın daha iyi.Bir çoğu çöpe gidecek.Babamın bu durumlarda kullandığı çok hoş bir söz var ben de onun gibi diyorum ki 20 liram bağıra bağıra gittim.Benim keşfim mi ne oldu bu tür kutular para tuzağından başka birşey değilmiş.Hiç mi iyi bir şey yok diyenler içinse kutusu kaliteli ve gönderim hızları çok iyi 15inde kargoya verilen kutu 16sında elimdeydi.Haa bu arada unutmadan herşeye rağmen ben üye olacağım derseniz eğer sanal kart kullanın eğer kredi kartı kullanırsanız sistem öbür ayın aboneliğini otomatik yeniliyor ekstrenizi kontrol edin derim.



   
     Havuçlu Kek
     Malzemeler: 
         Kek için:
  • 1+ ½ su bardağı toz şeker
  • 1+ ½ su bardağı sıvı yağ
  • 4 yumurta
  • 2 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 çay kaşığı karbonat
  • 2 çay kaşığı tarçın
  • ¼ çay kaşığı tuz
  • 3 su bardağı rendelenmiş havuç,
  • ¾ bardak ceviz 
  • Krema için 
  • 2 paket labne peynir küçük olanlarından
  • 125 gr. tereyağı, iyice yumuşamış
  • 125 gr. pudra şekeri
  • 1 paket vanilya
    Yapılışı
    Kek
  1. Geniş bir kapta, şeker ve yağı birlikte çırpın.Yumurtaları ekleyip birlikte çırpın.
  2. Ikinci bir kapta un, kabartma tozu, karbonat tarçın ve tuzu karıştırın.
  3. Şeker karışımına unlu karışımı eleyerek ekleyin ve bir tahta kaşık ile iyice karıştırın.
  4. Havuç ve cevizi ekleyin.
  5. Yağlanmış kalıba dökün ve batırdığınız kürdan temiz çıkana kadar 175 dercede ısıtılmış fırında yaklaşık 45-60 dakika pişirin.Tamamen soğuması için bir tel rafa kaldırın.
  6. Krema
  7. Geniş bir kapta, labne ​​peynir, tereyağı ve vanilyayı çırpın.
  8. Pudra şekerini ekleyin ve iyice katıştırın ve tadına bakın eğer gerek duyarsanız biraz daha pudra şekeri ekleyin.
  9. Keki ortadan ikiye bölün kremanın bir kısmını arasına sürün.Kalan kremayı da kekin üzerine ve etrafına sürüp tadını çıkarın.
  

   Yabanmersinli Muffin
    Malzemeler:
    200 gr.Taze yabanmersini
    120 gr. tereyağı, erimiş ve soğutulmuş
    120 gr. şeker
    250 gr. un
    1 yumurta     bir çimdik tuz
    1 paket kabartma tozu
    1 tatlı kaşığı rendelenmiş portakal veya limon kabuğu
    300 gr. yoğurt  
    üzerine serpmek için pudra şekeri
     
   Yapılışı: 

  • Un, şeker, kabartma tozu ve limon kabuğu rendesi karıştırın.  
  • Ayrı bir kapta bir tutam tuz ile eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın,yoğurt ekleyin.
  • Islak ve kuru malzemeleri karıştırın.
  • Yabanmersinlerini yıkayın ve kağıt havlu ile kurulayın bir kaç tanesini ayırıp kalanını karışımın için atın.
  •  Kağıt kek kalıplarını kalıba yerlştirin ve içlerini kaşık kullanarak karışım ile doldurun. 
  • Ayırdığınız yabanmersinlerinden kalıptaki kek karışımlarının üzerlerine koyun içeri geçmeleri için hafifçe bastırın.. 
  • Yaklaşık 25 dakika 175 derecede ısınmış fırında pişirin.

  • Ülkemizin güzide kanallarından birinde takip ettiğim bir dizinin gçen haftaki bölümlrinden birinde o kadar çok portakal reçelli diyolog vardı ki canımı çektirdiler ve yine ülkemizin güzide toptancı marketlerinden birinden kasayla aldığımız portakallar da gözümün içine bakıyorlardı ben de başladım bloglar arasında tarif aramaya ve tariflerine güzndiğim Cahidenin sitesindeki reçel tarifini denemye karar verdim.

         Portakal Reçeli 
         Malzemeler
    • 3 adet iri portakal
    • 3 su bardağı şeker
    • 3 su bardağı su
    • 1 tatlı kaşığı limon (Eğer portakal ekşiyse gerek yok)
    • Bir fiske tuz.
          Yapılışı:
    • Portakalların kabuklarını incecik rendeleyin.Beyaz kısmını almayın.(Rendelediğiniz kısmı atmayın,portakal şekerlemesi yapıntarifin sahibesi gibi )
    • Portakalları bir tencereye koyup,üzerine çıkacak kadar sıcak su koyun.
    • Ocağa koyup 5 dakika kadar kaynatın.
    • Ocaktan alıp suyunu süzün.
    • Portakalları soğuk suya tutun.
    • Portakalları küçük lokmalar halinde doğrayın.
    • Diğer tarafta tencereye limon suyuşeker  ve suyu alıp kaynamaya bırakın..
    • Koyu bir şurup olana kadar kaynatın.
    • Portakalları içine atıp  hafifçe karıştırın.
    • Kaynarken üzerine çıkan kefini alıp atın.
    • İri gözler oluşmaya başlayınca altını kapatıp,sıcakken kavanoza yerleştirin.
          Reçeli için şekerle suyu iyice kaynatın ben yarım saatten fazla kaynattım yetmiştir diye ekledim portakalları ve biraz daha kaynattım ama çok sıvı bir reçel olmuştu.Sonra yeniden koydum ocağa biraz daha kaynattım yaklaşık yarım saat kadar daha işte o zaman kıvamı çok güzel oldu ve rengi de fotoğrafta görülenden daha turuncu oldu.Ben fotoğrafı dayanamayıp ilk aşamada çektim ama yeniden kaynatılınca renk de kıvam da yerinde oldu.Siz de böyl uğraşmamak için ilk aşamada kaynatırken biraz daha zaman verin şerbetinize.
          Tarifi buradaki siteden aldım çok da güzel oldu hoş bu siteden denediğim hemen hemen tüm tarifler çok güzel oldu yakında da ev yapımı deterjan imalatına başlayacağım Cahidenin verdiği bilgiler ışığında tabi ki onları da burada görceksiniz.



          Bonibonlu Fıstıkezmeli Negrolu Kek
          Malzemeler:
    • 1 subardağı fıstık ezmesi
    • 1/2 subardağı tereyağı, yumuşatılmış
    • 1/2 subardağı tozşeker
    • 1/2 subardağı kahverengi şeker
    • 2 yumurta
    • 1 paket vanilya
    • 1 1/4 subardağı (150 gram) un
    • 1 çay kaşığı kabartma tozu
    • 1/4 çay kaşığı tuz
    • 1 su bardağı marshmallow şeker küçük küçük doğranmış
    • 4 kutu bonibon şeker
    • 12 tane Negro Bisküvi

          Yapılışı:   
           Fırını 175 derecede ısıtın.Kalıplarınızı yağlayın ya da kapkek kalıbı koyun.


    1.  3-5 dakika orta hızda fıstık ezmesi, tereyağı ve şekeri çırpın. 
    2. Yumurta ve vanilyayı ekleyin ve iyice karıştırın. Bu arada,  un, kabartma tozu ve tuzu karıştırın.Sonra ıslak malzemelerle kuru malzemeleri karıştırın. 
    3. Marshmallowları ekleyin karıştırın.
    4. Hazırladınız kalıpların tabanına 4-5 bonibon yerleştirin ekleyin.Hamuru bir dondurma kaşığı ileşekerlrin üzerine koyun.Bu amurun üzerin bir tane negro koyun ve bisküvilerin üzerine hamurdan ekleyip düzleştirmek için bastırın.Üzerlerine  5-6 tane daha bonibonları üzerlerine bastırarak yerleştirin.
    5. 15-18 dakika 175 derecede pisirin, sadece kenarları kahverengiye dönmeye başlayıncaya kadar.
    • Tarif orjinali ve   aşama aşama fotoğraflar için başvurabileceğiniz adres.
     
     


         Çikolata ve Nane Kremalı Küçük Kekler
         Malzemeler:
    • 225g. (2 su bardağı) un
    • 1 tatlı kaşığı kabartmatozu
    • Bir tutam tuz 
    • 50 gr. (1/2 subardağı) kakao
    • 150 gr. tuzsuz tereyağı yumuşatılmış
    • 350 gr. ( 1+1/2 subardağı) pudraşekeri 
    • 3 adet yumurta
    • 5 ml. (1 tatlı kaşığı) nane esansı
    • 250 ml. ( 1+1/4 su bardağı) süt
           Naneli Krema İçin:
    • 300 ml.  (1+1/4 su bardağı) krema
    • 5 ml. (1 tatlı kaşığı ) nane esansı
          Çikolatalı Nane Jölesi İçin:
    • 175 gr. sade çikolata küçük parçalara ayrılmış
    • 115 g. tuzsuz tereyağı 
    •  5 ml. (1 tatlı kaşığı nane esansı)
          Yapılışı:
    1. Unu kabartma tozunu tuzu ve kakaoyu bir kaba eleyin.
    2. Tereyağını ve şekeri derin bir kapta mikserle krema kıvamında 3-5 dakika çırpın.Yumurtayı tek tek ekleyin. Nane esansını ilave edip iyice karıştırın.
    3.  Mikseri düşük hızda çalıştırarak un karışımını ve sütü azar azar ekleyip karıştırın.Karışımı kalıplara kaşıkla üstten bir parmak boşluk kalacak şekilde paylaştırın.
    4. 175 derecede ısıtılmış fırında 12-15 dakika keklerin ortasına soktuğunuz kürdan temiz çıkana kadar pişirin
    5. Kekler ılınınca kalıplardan çıkarıp tel ızgara üzerine alın ve soğumaya bırakın.
    6. Naneli kramayı hazırlamak için küçük bir kapta kremayı ve nane esansını çırpın.Ucu yıldız şeklili sıkma torbasına kaşıkla doldurun.Torbanın ucunu keklerden birinin altına bastırıp yavaşça sıkın kekin ortasına 1 yemek kaşığı miktarında kekleri ortasına boşaltın.Aynı şeyi diğer kekler için de tekrarlayın ve kekleri tel ızgaraya alın.
    7. Jöleyi hazırlamak için çikolatayı ve tereyağını küçük bir tencereye alıp kısık ateşte karıştırarak eritin.Ocaktan alın ve nane esansını ekleyin.Soğuttuktan sonra mini kekelerin üzerine dökün.
    • Ben nane esansı yerine filtre kahve için kullandığım nane aromasını kullandım ama pek hissedilmiyordu tadı aslına bakarsanız nane esansı olmadan da kek nefis olmuştu kullanmasanız da olur bence.
    • Jöle için kullandığınız çikolatayı kalitli bir çikolata kullanın ben Kahve Dünyasından aldığım çikolata ile yaptım neden bilmiyorum tereyağı ile çikolata karışmadı birbirine bir türlü o yüzden böyle soluk renkli bir jölem oldu hiç hoşlanmadım kendisinden.
    • Eğer siz de bizim gibi kek yaptıktan sonra kalıba döktükten sonra kalan kısımları yiyenlerdenseniz bu kek hamuru bu iş için biçilmiş kaftan bana kalsa hiç pişirmden bile yerdik hepsini.
      

      
       Limonlu Haşhaşlı Kek
       
       Malzemeler
       2 fincan un
       1 pakt kabartmatozu
       ½ çay kaşığı tuz 
       150 gr tuzsuz tereyağı (eritilmiş)
       ¼ cup (yaklaşık 60 gram) krema
       3 yemek kaşığı limon kabuğu rendesi
       1 yemek kaşığı  limon suyu
       3 yemek kaşığı haşhaş tohumu
       4 yumurta
       1+ ¼ su bardağı toz şeker
        Limonlu Sır için
        ½ cup pudra şekeri
        1-2 yemek kaşığı taze limon suyu

        Yapılışı:

    1. Bir kaba un, kabartma tozu ve tuzu birlikte eleyin. Kenara koyun.
    2. Büyük bir kasede  tereyağını, kremayı, limon kabuğu rendesini, limon suyunu ve haşhaşı birlikte çırpın. Karışım, koyu bir kıvama sahip olmalıdır.Bu karışımı kenara koyun.
    3. Yumurtaları ve şekeri miksrle 4-5 dakika çırpın.
    4. Bütün karışımları bir spatula yardımı ile yavaşça karıştırın.İyice karışıntırdıktan sonra yaşlanmış kalıba dökün.
    5. 180 derecede ısıtılmış fırında yaklaşık 1 saat pişirin.Fırından çıkardıktan sonra 30 dakika soğumaya bırakın.
    6. Kek soğurken pura şekerini ve limonsuyunu iyice çırpın ve soğuyan kekin üzerine dökün.
    •  Benim kullandığım haşhaş tohumu kahverengiydi bu yüzden belli olmuyorlardı kekin içinde siz mavi    haşhaştohumu kullanırsanız görüntüsü daha güzel olacaktır