Frambuazlı Pandispanyalı Supangle
 Malzemeler:
  • 1 litre süt
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 3 yemek kaşığı kakao
  • 3 yemek kaşığı un
  • 3 adet yumurtanın sarısı
  • 50 gram margarin
  • 100 gram bitter çikolata
  • 100 gram frambuaz
  • 1 adet kakaolu kek
Yapılışı:
  1. Tencereye un,süt,şeker,kakao,yumurta sarıları alınır mikserle çırpılır.
  2. Orta hararetli ocakta kaynayana kadar karıştırılarak pişirilir
  3. Kaynamaya başlayınca bitter çikolata eklenir ve eriyinceye kadar karıştırmaya devam edilir.
  4. Bitter çikolata eriyince ocaktan alınır margarin eklenir ve 5 dakika mikserle çırpılır.
  5. Kek küp küp doğranır.
  6. Kuplara önce kek sonra frambuaz sonra da supangle konulur.
  7. Soğuduktan sonra buzdolabına alınır 2 saat dinlendirilip üzeri süslenir.

    Hobbit üçlemesinin ilk filmi olan Hobbit: Beklenmedik Yolculuk'un devam filmi olan filmde ki ben ilki ile ilgili yorumlarımı burada paylaşmıştım.Geçen sene bu zamanlar başlayan macera devam ediyor.Uzun bir yolculuk bu anlayacağınız ve oldukça da maceralı bir yakalanıyorlar bir kaçıyorlar düşmanları bir tane değil ki bu cücelerin.Kim mi bu cüceler:Hani şu Ejdarha Smaugun hazinelerini ellerinden aldığı ve Gandalfın gazıyla da onu geri almak için yola çıkan cüceler boylarına boslarına bakamadan.Üstelik yolculuğun yarısında Gandalf onları yalnız bırakıp ormanda tek başlarına ilerlemerini söyler ve ekler:Patikadan ayrılmayın üstelik peşlerinde Org sürüsü önlerinde Elfler varken.Zaten çok geçmeden ormanda dev örümceklere yakalnırlar ki bana kalırsa filmin en gereksiz sahnesiydi.Güç bela kurtulurlar örğmceklerden tabi bizim esas oğlanla esas kız Elfin sayesinde ama bu uzun sürmez sonrasında kendilerini Elf zindanlarında bulurlar.Bilbo sayesinde kurtulurlar işte film böyle kaçtım yakalandım kaçtım yakalandım devam eder.Seyrederken hiç bitmeyecek bir macera gibi gelir hoş bitmiyor da sonu için temmuz 2014ü beklememiz gerekecek.Yok ben bekleyemem okurum kitabı paşapaşa öğrenirim sonun derseni sizin bileceğiniz iş derim.3 boyutlu çekim tekniği sayesinde nasıl geçtiğini anlamadığım bir 3 saat geçirdim ve ben beklemekten yanayım.Son olarak da nacizane eğer seyredecekseniz mutlaka dublajlı seyredin derim böylece 3. boyutun keyfini tam olarak çıkarabileceksiniz derim.İlki kadar eğlenceli ve komik değildi ama yine de seyredilmeye ve 1 sene beklemeye değerdi.Allahtan sonu için 8 ay bekleyeceğiz.Sevmiyorum bu kelimeyi ama yerine de birşey bulamıyorum bence görsel bir şölendi.












   

   Blogger fırtınasında bugün 10. gün ve ödevimizse eski bir yazımızı alıp yeni bir girişle yayınlamak ya da öyle birşey umarım yanlış anlamamışımdır.İş eski yazılar olunca ben de en iyisi bloğumda yazdığım ilk yazıyı alayım hem nostalji olsun dedim bir de baktım ki ben blogger macerasına başlayalı neredeyse 3 yıl olmuş.Ayarlamış mıyım ya da yeni yıla yeni blogla mı girmek istemişim hatırlamıyorum ama 2010 yılının ilk günü başlamışım blogumda yazı yazmaya ve ogün bugündür yazmışım aferin bana işte o ilk yazıma:Yılın ilk gününde İstanbul kazan biz kepçe güne kahvaltı için Altunizadedeki Bağ Pastanesinde başladık diye başlamışım çok güzel bir yerdi özellikle çoluklu çocuklu aileler için güzel bir oyun odası hazırlamışlar bizim keratalar büyüdüler ya Mehmet Berki de yanlarına alıp başka masada oturdular bizde yanlarında ki masada oturduk mis gibi çay eşliğinde kahvaltımız yaptık.Sonra da modaya uyup oradaki taşlara ailecek ismimizi yazdık.Aksesuar olarak konulan çakıl taşlarına pastaneye gelen çeşitli çap ve ebatlardaki sevgililer arkadaşlar isimlerini yazmışlardı biz kusur mu kalsaydık.:) diye de devam etmişim.
  Orada kullandığım emektar makinamla çektiğim fotoğraflarımı burada tekrar paylaştım yazımın devamını okumak isteyenler için de linkimi burada paylaştım. 



Gün:3  
 

Ben bi küçük cezveyim diyar diyar gezmeliyim öyle biryer kesmez beni.Hani gezmeye doymayan millettenim ben valizi kapı yanında hazır olanlardan.İtiraf ediyorum okul yıllarımda Japonya en çok görmek istediğim ülkeydi ama o zaman daha Cnbc-e yoktu diziler hayatımızda bu kadar yeretmemişti.Bu kanalın hayatımıza dahil ettiği dizilerden en sevdiğim  CSI:NY olunca ki serinin diğer şehirlerini de seyrettim hiç biri bana onun kadar cazip gelmedi haliyle de en çok görmek istediğim yerler listesinin başına Newyork geçmiş oldu.Bitti mi hayır bitmedi sonra hayatıma Tumbler adında bir uygulama girdi akşama kadar baksam sıkılmayacağım güzellikte fotoğrafların paylaşıldığı bir uygulama ya da sosyal paylaşım sitesi siz neyi tercih ederseniz artık.İşte o sitede fotoğrafların arasında gezerken farkettim ki dünyada görülecek ve gezilecek o kadar güzel ve enteresan yerler var ki Newyork sevdamdan da vazgeçtim.Şimdi soran olursa nereyi en çok görmek istiyorsun diye:Neresi olursa cevabını veriyorum.

   
   Bu satırları yazarken de Barış Mançonun bir şarkısı geldi aklıma anlamlı ve benim için yazılmış olan:
-Hemşerim memleket nire?
-Bu dünya benim memleket.

   Ben öyle plan program adamı değilim nerede kalırım nereleri gezerim planlayam hem eskaza planlasam uyamam muhakak değişiklik yapmamı gerektiren birşeyle karşılaşırım ama planlayabileceğim veya öngörebileceğim tekşey gittiğim heryerde kahve içmak olur yöresel veya evrensel hangisi olursa olsun kahve içmek isterim çeşit çeşit aromatik kahveler.Kahveden bahsedince canım çekti kalkayım da bulunduğum ülkenin kahvesini yapayım fotoğraflara bakarken içeyim.Bana müsade...





    Bir varmış bir yokmuş;
mutlu mesut yuvasında yaşayan bir blogger varmış.Günlerini okuyarak gezerek oğülları ve kocası için yemek pişirerek geçirirmiş.Birgün yaptıklarını kendi çapında yayınlamayı düşündüğü bir blog açmış zaten en keyif aldığı işlerden biri bloglar arasında gezmekmiş neden onun da bir blogu olmasınmış.Açmış blogunu açmasına ama bu iş öyle göründüğü gibi kolay değilmiş yazmak kısmı oldukça zormuş.Bir gün yine bloglar arasında gezerken bir etkinlikle karşılaşmış hep yabancı sitelerde gördüğü 31 gün etkinliklerinden birini türkçeye çeviren bir blogger bulmuş.Yapması gereken hergün bloğunu güncellemekmiş.Neden olmasın diye düşünmüş ve geçmiş ekran karşısına düşünmüş düşünmüş olmamış okumuş okumuş olmamış en iyisi alyım klavyeyi elime başlığımı atayım gerisi zaten gelir demiş ve başlamış yazmaya işte bu satıra kadar gelmiş.Neymiş bu 31 Gün etkinliği uzun uzun yazmak istememiş merak edenler için burada linkini vermiş şimdi de gidip twetterda paylaşacakmış yazdıklarını içi pırpır ve dua da edecekmiş  bütün Aralık ayı boyunca üşenmeden tenbellik etmeden blogunu güncellesin ve okuyanları çok olsun diye.
      Hadi bakalım bu masal nasıl devam edecek diğer günlerde görüşmek üzere.