Serinin ilk filmini büyük bir keyifle tekrar tekrar izledikten sonra 2.sini kaçırmamalıydık üstelik ilkini evde seyretmiştik ve 2. sini sinemada seyretmeliydik bu yüzden bu akşam çocukları anneanneleri ve dedelerine bırakıp sinemaya gittik iyiki de gitmişiz nefis bir film seyredip geri geldik.Çok da beğendik tekrar tekrar seyredebilirim bu film muhakkak arşivimizde olmalı.
    Konusunu beyazperde.com dan alıntılayarak şöyle öztleyebilirim:
   “ Dünyanın en ünlü ve zeki dedektiflerinden Sherlock Holmes (Robert Downey Jr.) ve ‘ortağı’ Dr. Watson (Jude Law) bu sefer Londra’nın dışına çıkarak Fransa, Almanya ve İsviçre’ye yol alacakları yeni ve tehlikeli bir maceraya sürükleniyorlar. Onlardan hep bir adım önde olan kurnaz ve vicdansız Profesör Moriarty (Jared Harris) ise -ki Holmes en zeki olma unvanını ona kaptırmak üzere- büyük bir laneti değiştirecek planların peşindedir. Kahramanlarımız ise ne olursa olsun Moriarty durdurmaya kararlı… ”
    Gerçek hayatta da yazarın en popüler Holmes romanlarında kahramanımızın hayatı Moriarty ile uğraşmakla geçiyormuş ve nihayetinde Arthur Conan Doyle yazmaktan sıkılınca, "Son Soruşturma" adlı kitapta Holmes'ü Moriarty'e öldürterek seriyi bitiriyormuş fakat okurların tepkisi üzerine Holmes geri dönmüş filmin sonunda da bu romanlardan esinlenerek çekilmiş sahne sonucu acaba son mu diye düşünürken küçük bir oyunla soru işareti koyuluyor acaba son mu değil mi.Hani filmin tek kusuru 3 boyutlu olmaması diyeceğim ama yönetmen o kadar ustalıkla o kadar güzel sahneler çekmiş ki entelcesi slow motion mu neymiş işte bu teknikle çektiği bir kaçış sahnesi var ki ormanda geçen değme 3 boyutlu filmlere taş çıkarır ama yine de 3 boyutlu olsaymış daha iyi olur muymuş olurmuş.19yy. sahneleri muhteşem  küçük çaplı bir avrupa turu yapıyorsunuz filmde nefis müzikler ve nefis sahneler eşliğinde yani kısacası İngiltere'den İsviçre'ye uzanan yeni Sherlock Holmes macerası çok eğlenceli...Umarım devamı da gelir...


     Blog alemi ile tanıştım tanışalı ki yaklaşık 8 sene oluyor bloggerların kendi aralarında hediyeleştiklerine dair postlar okurdum ama bir türlü cesaret edemezdim.Taa ki bir akşam Leyya facebook sayfasında Tubanın düzenlediği yılbaşı çekilişine bir kişi aradıklarını yazınca ben de neden olmasın dedim ve adımı yazdırıdım.Kura sonucu da Hilalle eşleştim.Konyada sınav stresi ile tramvayda yol almaktayken çalan telefonumla Hilalle tanışmış olduk.Sonrası da malum karşılıklı kargolar yola çıktı ancak ben onun kolisini açınca açıkça yolladığım paketten utandım ne kadar güzel ve ne kadar ince paketlenmişti herşey bana ve keçilerime özel paketler nefisti üzerlerinde ki küçük küçük notlar çok anlamlıydı hele o hırka ne kadar şıktı hoş pakette şık olmayan ne vardı ki.Erene arkadaşım senin için hediye yollamış dediğimde hem çok şaşırdı hem de neden zahmet etmiş dedi arkadaşınla görüşürsen teşekkür et olur mu diye ekledi.Bra da gelen paketi görünce neden yollamış doğum günüm için mi diye sordu.Bu arada onlar da hiiiç tanımadıkları birinden hediye aldılar herşey için teşekkürederim Hilaciğim aslında hiç birbirimiz tanımasak da sanki yıllardır tanırmışız gibi.Benim zevkimi bilerek yollanmış hediyeler ben inci hastası olan biri olarak bayıldım hırkaya hele bir de üzerindeki inciler Hilalin el emeği ile oraya iliştirilmişti çok çok şık olmuş.Kitap ayıraçları vardı paketin içinde Yarıkan ailesinin kitap okuma akşamları için ideal ve öğrencii annenin yorgun ayakları için de krem nefis kokuyor.Çocuklar da kiitapları için çok sevindiler herşey için çok teşekkürederim Eymen Paçanın annesi .





   21 Aralık 2011 abla oluşumun bilmem kaçıncı hala oluşumun da 1. yılı.Abla oluşumun yılı gizli çünkü yaşımız ortaya çıkar sonra ben neyse de kızkardeşimi korumak için söylemedim yaşı ortaya çıkarsa üzülür belki üzmeylim kızcağızı doğumgününde.İki mutluluğun aynı güne denk gelmesi çok hoş bence.Zeynepciğin doğum günü için kurabiye yaptım.Stresli geçen bir karar sürecinden sonra buradaki tarifi yaptım gelinimizin (normalde ona böyle hitap etmeyiz ama sırf onu kızdırmak için yazıyorum) isteği üzerine ki bu sitenin adresini de o vermişti bana çöpşişlere takıp pişirdim kurabiyeleri o da çok hoş bir sepet hazırlamıştı.Tarifi uygularken korktum haliyle süprizdi benim için tutmama riski vardı ancak nefis bir kurabiye oldu hele pişerken mutfağı saran koku bir harikaydı.Tarifi aynen uyguladım sadece üstünü farklı şekilde süsledim.

    TARÇINLI KURABİYE
    Malzemeler:
    • 2,5 su bardagi un
    • 150 gr. margarin (oda sıcaklığında)
    • 1 su bardagi pudra şekeri
    • 1 yumurta
    • 1 paket kabartma tozu
    • 1 paket vanilya
    • 1 çay kaşığı tarcın
    • 1 cimdik tuz
    • yarim cay bardagi sut

    Yapılışı:
    -Oda sıcaklığında yumusatılmıs margarini,un
,yumurta, pudra şekeri, kabartma tozu ve vanilyayı karıştırın. Hamuru kulak memesi kıvamına gelene kadar yoğurun. Hamurunuzun durumuna göre un ekleyebilirsiniz ben yaparken biraz daha ekledim.
   -Hamuru yarım santim kalınlığında acıp kurabiye kalıplarıyla keserek sekillendirin. Yagli kagit serilmiş tepsiye dizin.175 derecelik fırında pembeleşmeye başlayıncaya kadar pisirin (yaklaşık 13 dakika pişirdim)




   Üzeri için :
   •1 yumurta akı
   •150 gr. pudra şkri
   •bir tutam tuz
   •gıda boyası
  -Yumurta akı tuz ve pudra şekerini bembeyaz bir renk alan kadar çırpın.Karışımın çeyreğini ayırıp dilediğiniz renk gıda boyası ile renklendirin.
  -Beyaz olan karışımı bir fırça yardımı ile kurabiyelerin üzerine sürün ve dilediğiniz şekilde süsleyin.Bu süsleme kısmı oldukça uğraştırdı beni ilk defa yapıyordum çünkü daha önce yemek programlarında gördüğüm gibi yağlı kağıttan bir küllah yapıp karışımı bunla sıkmaya çalıştım ancak olmadı ustaları gibi incecik  şekiller elde edemedim sonra buzdolabı poşetine koyayım ucunu deleyim dedim o da fiyasko.Neden sonra aklıma pastaların üzerlerini kürdanla süsledikleri geldi ve en son karar olarak aldım kürdanı elime renkli karışıma batırıp süsledim kurabiyeleri ve en sonunda diğerlerine nazaran daha iyi sonuç aldım ve en güzel kısmı bu oldu kurabiye için bile olsa renklerle uğraşmak iyi gelmişti bana ve nihayetinde ben de süslü kurabiye denemelerime başlamış oldum.


       

    Gitgel Konya 6 saat derlerdi ben oralardayken ve bir türlü anlamazdım ne demektir bu hani Konya küçük bir yer de yürüyerek bir uçtan bir uca 6 saatte mi kat ediliyor derdim kendi kendime çünkü o kadar düz bir şehir ki öğrencilik hayatım boyunca kampüse gitmek hariç pek toplu taşıma araçlarından faydalanmadım desem yeridir meşhuuur tabanvay kelimesini orada öğrendim ve çok sık faydalandım kendisinden neyse konumuza geri dönelim ilerleyen zamanlarda öğrenecek olduğum üzere Ankara Konya arası mesafeyi anlatmak için kullanılıyormuş bu kelime.Malum artık ben de okullu oldum ve Konya maceram yeniden başladı ama İstanbulla arasındaki mesafe 9 saat olan hatta tcdd ile 13 saate ulaşan bu yolculuk Pegasus sağolsun 50 dakikaya düşüyor saat bile değil dakika.Hatta 50 dakikada Konyadan İstanbula gelmek ve Sabiha Gökçenden Taksime trafiksiz İstanbulda 45 dakikada gelmek hoş bir duyguydu anlatılmaz yaşanır.İlk günler uçak korkusu sarmıştı her yanımı ama yendim çok şükür bir dönüş yolculuğum sırasında yanımda oturan beyefendinin benden de çok korktuğunu görmek korkumu normalleştirdi ve yenmemi sağladı artık ne demekse.....Neyse Konyaya gittiğimde okul yıllarından arkadaşım ve sanal ortam sayesinde daha sık görüştüğüm Hediyenin evinde kalıyorum onun rehberliğinde gezip nostalji yapıyorum.Her şehir gibi Konya da çok değişmiş yıllar içinde büyümüş ama merkezi hiç değişmemiş hatta şu bina hala bizim zamanımızdaki ile aynı renk ve o meşhur tranvayı hala bizim zamanımızdaki ile aynı .Konyayı anlatmaya kelimler yetmez gidip görmek yaşamak lazım bence havasını solumak ama kışın değil çünkü doğalgaz gelmesine rağmen hala o meşhur kömür kokusu duruyor nedense

  Kampüs çok değişmiş bu arada fakültelerin çoğu kampüse taşınmış kampüse hernekadar küçük bir kasaba otogarını hatırlatsa da bana alışveriş merkezi açılmış bunu ben öğrenci iken söyleselerdi ben dahil kimse inanmazdı salamsız sandviçe alternatif olarak susamlı tavuk olarak nitelendirdiğimiz simit yiyebildiğimiz kampüste (o nefis kek ve kuarabiyelerini yediğimiz hukukun kantinine haksızlık etmeyelim) açık büfe kahvaltı yaptım şaşkınım.Bunlar güzel gelişmeler bence daha da gelişiyor kampüs hala inşaat çalışmaları devam ediyor.

   Konyaya gidip de Bedestene gitmek olmaz öğrencilik yıllarımda da çok severdim oraları o kendine has sessizliği ve kalabalığı beni mest ederdi ısrarlarına dayanamayıp esnafın çok tezgah indirmişliğimiz vardır Hediye ile yaramazmışız sanırsam.


    Konya klasiklerinden biri de etli ekmek eeee yemeden dönülür mü Hediyenin methi üzerineKapu Camisinin yanında Babacan da yedik etli ekmekleri nefisti nefis ama bizce etli ekmek gidip yerinde yenilmeli öyle paket maket bozar etli ekmeği çıtır çıtır yiyeceğim dersen Baycana gideceksin çıkacaksın aile salonuna ve afiyetle yiyeceksin.




  Okullu oldum ya kitap-defter alışverişim hiç bitmez benim artık.Normalde bile kırtasiyeden çıkmayan ben artık öğrenciliğimi bahane ederek her daim kırtasiye ve kitapçı gezer durumdayım.Şimdi benim okul Konyada haliyle derslere devam edemiyorum bu yüzden kitap şart ben de geçen günlerden birinde aldım çantamı elime indim Beyoğluna gezdim tek tek sahafları gözüme kestirdiğim kitapları aldım geldim eve ama hocaların işlediği konular yok bu kitaplarda hadiii bugün bu yüzden tekrar indim Beyoğluna değiştireyim kitapları diye.Sağolsun sahaf kardeş beni kırmadı kitapları geri aldı ancak benim aradığım kitaplar da onda yoktu ben de ne yaptıım kendime içinde harika tarifler olan 2 yemek kitabı daha aldım sanki evde hiiiç yemek kitabım yok.Hastalık bu sanki yemek kitaplarımla ilgili maceralarımı daha sonra yazacağım.



 
   Otobüsten indiğim de İstiklal Caddesine gidebilmek için Taksim Meydanından geçmem gerekiyor buradan geçmeyi çok seviyorum o kadar enteresan insanlarla karşılaşıyorum ki dünyanın farklı farklı yerlerinden gelip yolu buradan geçen insanları seyretmeye bayılıyorum yine böyle ağzım kulaklarımda etrafımı seyrederken gördüm bu delikanlıyı almış bilgisayarını eline sanırım oralarda wi-fi vardı ohh gel keyfim gel teknolojik çağda yaşıyoruz vesselam hem bugünün gençleri çok sanslı diye başlayan bir konferans verirmişim buradan......



     Neyse efendim sonra arkamı döndüm bir çekim ekibi yakalamış birini bir muhabbet bir muhabbet kulaklarımda Amerikalı bir televizyoncunun "gün gelecek herkes birgünlük de olsa televizyona çıkacak"lafı ama kim söylemiş diye sormayın adını bilmiyorum eşim ıvır zıvır yarışma progrmalarını seyrederken sıksık tekrarlar bu lafı beni kızdırmak için ama ne yapayım seviyorum ben onları seyretmeyi.



 
   Beyoğluna gelinir de tranvayın fotoğrafı çekilmeden gidilir mi



 
   
     Mağazalarla dolu İstiklal Caddesinde böyle bir alışveriş merkezine ne gerek vardı tepkisini vermiştim burayı ilk gördüğümde ama bugün ki gezimde vaktim olduğu için gezme imkanı buldum çok beğendim tertemiz ve oldukça lüks yapılmış bir alışveriş merkezi hele içindeki Virginden çıkmak istemedim Allahım o ne kadar çeşit müsade etseler bir köşesine yerleşeceğim çekirdek ailemle neyse uzatmayım Demirören Grubu tebrik etmek lazım nezih bir yer olmuş hele hele üst katlarda cam kenarına yapılmış özel yerlerden İstiklali seyretmek çok keyifliydi.


  
    Çiçek pasajı orayı ayrı bir zamanda gezip yazmak lazım diye düşünerek kapısından bir fotoğraf çektim arkamı dönünce de Avrupa poasajı ile karşılaştım orayı da çekmeden olmazdı orada ki antikacıları ve dükkanları gezmeye de bayılıyorum.Buranın da sağında Aslı Han mevcut işte oradan da kitaplarımı alıp mest vaziyette evime döndüm sanki ayaklarım yere değmiyordu ben oldum olası sevdim Beyoğlunu zaten .Yazın okuduğum Ahmet Ümitin Beyoğlu Rapsodisi kitabını alıp elime bir çok sokağını yeniden keşfetmeyi düşünüyorum ilerleyen zamanlarda ama bu arada benim ders çalışmam gerekiyor ben artık öğrenciyim bunu bana birinin sıksık hatırlatması lazım.


Uzun zamandır güncelleyemiyorum bloğumu aslında böyle kekler yaptım evde kurabiyeler yemekler ama fotoğraflayamadım makinam bozuk diye.Hazırladığım sofraları görseniz parmak ısırttıracak cinstendi ama onları da yayınlayamadım hep bu makinam yüzünden bozulacak zamanı buldu.Flaşı bozuldu ayrıca sensörüne de toz kaçmış serviste şu an kendisi.Serviste arkadaşları ile mutlu olacak ki gelmedi henüz haber bile yok
,bir flaş tamiri bu kadar mı sürer kardeşim?Eminim bitmiştir de bizim hatun gelmiyordur evine, arasam servisi yollayın desem acaba gelir mi?.Hem çok da masraflı sensöründeki tozu çıkarmak için 220 lira ve artı olarak da kdv istiyor hanım, yoksa madem gelmek istemiyor kalsın deyip yenisini mi almalı?.Yaptığı çok ayıp bak ben ne yemekler yapacaktım yapamıyorum nerelere gidip gezecektim fotoğraflar çekecektim ama olmadı ders çalışacaktım sınavlarım var yakında ama çalışamıyorum neden mi?Neden olacak Fotoğraf Makinam Bozuk....
   Laf aramızda çok bozuldum kendisine neyse gelsin eve aramızdaki problemleri hallederiz biz kek fotoğrafı ve tarifi için tıklamınız yeterli ben çekmedim bu fotoğrafı anlayacağınız üzere ama gün gelecek ben de böyle fotoğraflar çekeceğim nihahaa haa yakındaaaa...


    Yaklaşık 1 sene önce gittiğim İznikte yakinen tanışma şerefine nail olduğum bu osmanlı sanatı ile tanışıklığımı ilerletip dostluk kıvamına sokmak için ilk adımı atıp bugün daha önce Ereni resim kursunu götürdüğüm merkezde bilfiil çini kursuna başlamış bulunuyorum.Yukarıdaki fotoğraf sizin aldatmasın başlar başlamaz elimize fırçayı tutuşturmadılar tabii ki o geçen seneden beri devam eden bir kursiyerin eseri..




Biz yeni başlayanlar aldık kağıt kalemi elimize yaprak çizmeye başladık birkaç hafta böyle devam edecekmiş sanırım sonrasında gelsin tabaklar gitsin vazolar ohh çini dolduracağız evin herbir köşesini.Şaka bir yana geçen sene İznikten aldığım ve duvarımı süsleyen ve  her baktığımda da varlığıyla beni gülümseten çinimden sonra bunlardan ben de mi yapsam acaba soruları yemkteyizin bilmem kaçıncı haftasında yarışan şeflerden birinin masasındaki çini yemek takımını gördükten sonra cevabını buldu ve kendimi bir çini kursunda buldum kağıt kalem elimde.Bakalım daha çook çalışmamız lazım ama yapacağım yemek takımımı her ne kadar hocamın ve arkadaşlarımın nasıl kıyacaksın sorularına muhatap da olsam ben güzel güzel öğrenip bu işi yaptığım yemekleri de arkadaşlarıma dostlarıma bu tabaklarla ikram edeceğim inşallah yakın zamanda.


  
  Bu da yine kurs arkadaşlarımızdan birinin çalışması henüz renklendirilmemiş.Renklenip sırlanınca nasıl birşey ortaya çıkacak merak ediyorum bekleyeceğiz ve göreceğiz.

Kabakçekirdekli Ekmek

Malzemeler:
-1 subardağı ılık su
-2 yemekkaşığı tozşeker
-2 tatlıkaşığı tozmaya
-1/4 subardağı bitkiselyağ
-3 subardağı un
-2 tatlıkaşığı tuz
-2 yemekkaşığı kabakçekirdeği içi

Yapılışı:
   -Tarifte verdiğim ölçüler ekmekmakinasının içinden çıkan bardak ve kaşık ölçüsüdür.
    -Su şeker ve  mayayı ekmekmakinasının haznesin koyup köpük köpük olana kadar yaklaşık 10 dakika bekletin.
    -Kabakçekirdeği hariç diğer malzemeleri makinanın haznesine koyup makinayı normal ekmek ayarında çalıştırın.
    -Uyarı sesi geldiğinde çekirdekleri ekleyin.
    -Ekmek piştikten sonra ekmeği 10 dakikada haznede tutup soğuması için ızgara teline alın.











 
   Yeni bir okul yılı başlıyor!
   Okulun başlaması ile birlikte aileler yeni organizasyon sorunları ile karşı karşıya kalıyor.Mesela bizim evde okul için erken kalkılıyor  servise yetişme çabası içinde kahvaltı hazırlıkları yapılıyor okul kıyafetleri hazırlanıyor.Anne defterim nerede pantolonumu bulamıyorum bağırış çağırışları servisçimiz Necati Abinin telefonu ile son buluyor.Okul dönüşü ise bu macera oğlum üstünü çıkar televizyonu kapat  kağıt yığınları içinde kalmış masada ev ödevini yaaaaap nidalarına dönüşüyor velhasılı kelam zor bir dönem başlıyor hem anneler hem evlatları için bemi babalar içinse servis yemek etüt parası dönemi başlıyor onların işi de zor.
  Okul öncesinde yoğun bir gün için, ev ahalisini okul için hazırlamakla başlayayın. Yaz tatili boyunca istediği saatte yatıp istediği saatte kalkmaya alışlan bünyeleri erken yatıp erken kaklmaya hazırlamak için okul açılmadan 1 hafta öncesinden başlayarak erken yatırılmalıdır çocuklar ama bizim evin abisi gibi saat kaçta yatarsa yatsın erken kalkan bir çocuğunuz varsa benim gibi bu maddeyi uygulamaya geçirmeybilirsiniz vin küçüğüne uygulayacağız bu maddeyi biz çünkü o sabahları uyanınca uykusunu almamışsa ve bizim tarafımızdan zorla uyandırılmışsa çok şapşal oluyor... 

  Okul alışverişi için marketlerin kataloglarını inceleyin gazetlerden ya da internet sitlerindeki kampanyaları takip edin ve eğer geçen seneden kalma malzemleri varsa çocuklarınızı onları kullanması için ikna edin  bu pek kolay olmayacaktır ama çünkü onlar hep yenilerini isteyeceklerdir bu durumda biraz bunlarla idare etmesini zira mağazalar okullar açıldıktan 1-2 hafta sonra okul malzemelerinin çoğunu raflardan kaldırıp başka ürünlere yr açmak için indirim uygulayacağı için daha ekonomik fiyatlarla alıp ev ekonomisine katkı sağlayabileceğini söyleyin umarım ikna olurlar bizimkileri ikna edebildik bu konuda çok şükür ve muhakkak alışverişe onlarla çıkıp öğretmenin ve sizin belirldiğiniz kurallar çerçevesinde alacağı malzemeyi kendisinin seçmesine izin verin mesela bizim öğretmenimiz oyuncak şeklindeki kalem kalemtraşları kabul etmiyor biz de daha sade materyalleri seçmesini söylüyoruz biz de kural olarak kokusuz ve solvent bazlı omayan malzemelerden yana kullanıyoruz tercihimizi artık o kadar çeşit var ki kırtasiye ürünlerde hepimizin isteklrine uygun ürünleri muhakkak buluyoruz. 




    Yeni bir okul yılı, aile hayatının temposunu hızlandırır. Spor faaliyetleri, müzik dersleri, etüt programları ve dersaneler bu liste aileden aileye değişiklik gösterip uzatılabilir bunların üstsinden gelebilmek için düzenli olunmalıdır ufak tefek programlamalarla rahatça üstesinden gelinebilinir.!Her akşam, ertesi sabah için kahvaltı için ne yapacağınıza karar verin gerekli hazırlıkları yapın ve kahvaltı yiyeceklerine kolay ulaşmak için buzdolabında yer açın kahvaltı masasına ayarlayın. Bir gece önce çocukların  giyecklerini hazırlatıp yatırın. Sırt çantalarını ödev, proje veya kitap ya da kırtasiye malzemesi eksikleri var mı  diye çocuklarınızla berabr kontrol edin.Müzik aletlerinin ve spor çantalarının hazır olduğundan emin olun eğer beden veya müzik dersi günüyse.
   Yeni eğitim yılı hepimiz için hayırlı olsun umarım çocuklarımız iyi bir yıl geçirirler okullarında.Unutmadan belirteyim yazıda kullandığım fotoğrafları internetten buldum hiçbiri bana ait değildir.



    Beyoğlu Sahaf Festivalindeydik bugün festival beşinci yılında Gezi Parkı'ndaki yerinden taşınmış ve Tepebaşında açılmış.Geçen senenin ulu ağaçlarla kaplı Gezi Parkının püfür püfür havasını bırakıp Tarlabaşına gitmek önce canımı sıkmıştı ama sonrasında arka taraflarda kalan sahaflardan birinin kitaplarını incelerken  karşılaştığım muhtşem İstanbul manzarası beni mestetmeye yetti ama  sorsalar ben oyumu  Gezi Parkından yana kullanırım.
     6-18 Eylül 2011 tarihleri arasında Tepebaşı’nda TRT binası yanındaki festival alanında değerli koleksiyonlar, asırlık kitaplar 12 gün boyunca kitap tutkunlarıyla buluşacak. 5. Sahaf Festivali’ne bu yıl Beyoğlu, Kadıköy, Sarıyer, Ortaköy, Beyazıt ve Şişli başta olmak üzere İstanbul’un birçok ilçesinden ve semtinden toplam 72 sahaf katılacakmış gezerken Fatih Çarşambadan gelen sahafla bile karşılaştık.Edebiyat söyleşilerinin yer alacağı festivalde bir de kitap müzayedesi düzenlenecekmiş cumartesi günü olacağını söyledi sahaflardan biri ben onun yalancısıyım.
  
     Benim en beğendiğim sahaflardan biri burasıydı tarih kokuyordu resmen.







     110 bin kitabın sergilendiği iddia ediliyor bu sene festivalde fiyatlar da geçen seneye göre daha makul çoğu kitap 5 lira hatta bazı sahaflar 3 tane alırsanız 10 lira kampanyası yapmışlar eğer aklınızda herhangi bir kitap varsa bir kaç sahafa fiyat sorun derim zira bir kitap için 10 lira istemişlerdi diğer bir sahafta aynı kitabı 5 liraya aldım.Bunlarda benim ganimetlerim bir eksiğim var 19 y.y. Saray Mutfağı kitabımı bacıma kaptırdım deneyimlemelerimizi paylaşacağız deneyimledikçe....



        Talihsiz Serüvenler Dizisinden bu kitabı Eren için aldıma ama sanırım ondan önce başlayıp okuyacağım filmini seyretmiştim bir zamanlar ve çok beğendim ama hangi serüvenin filmiydi onu hatırlamıyorum ama beğendiğimi hatırlıyorum bakalım okuyunca da beğenecek miyim.
    Paulo Coelhoyo söz söylemeye yorum yapmaya gerek yok zaten diğer kitaplarını okumaktan her zaman kayif aldım bundan da alacağıma eminim.Gelelim son kitaba zati şahanelerinin adını eve gelene kadar Simon ve Berlin Mutfağı olarak biliyordum hatta yolda Alman Mutfağı kusur kalmıştı bir de onu deneriz artık diye düşündüm kendim kendime.O Beril nasıl Berlin oldu hala anlamış değilim ama olsun ha Beril ha Berlin ne farkeder değil mi deneyeceğiz ondaki tarifleri de zamanla bakalım neler çıkaracağız ortaya....
  





Pankek
Malzemeler:
-1 su bardağı un
-1 su bardağı süt
-1 adet yumurta
-1 çorba kaşığı toz şeker
-1 çorba kaşığı sıvıyağ
-1 tatlı kaşığı kabartma tozu

Yapılışı:
-Tüm malzemeleri karıştırıp bir hamur elde edin.
-Kızdırılmış yağsız tavaya küçük bir kepçe yardımı ile hazırladığınız hamurdan dökün.Üzeri delik delik olunca çevirip diğer tarafını kızartın.
-Dilediğiniz kahvaltılık malzemeyi üzerine sürerek servis yapın.Bizimkiler Nutellayı tercih ediyorlar benimse favorim bal ve ceviz ikilisi.



Tarif: Sofra Dergisi Şubat 1999






























 

Yabanmersinli Limonata
Malzemeler:

1 bardak taze veya dondurulmuş yaban mersini
½ subardağı limon suyu
1 subardağı şeker
3 bardak su
 
Yapılışı:
-Ortaboy bir tencerenin içine yaban mersinlerini  biraz su ilavesi ile koyun.Su kaynamaya başladıktan sonra ocağı kapatın.
-Yumuşamış yaban mersinlerini ezin.Yaban mersinlerini ince delikli bir süzgçe dökün ve süzün.
-Yabanmersini suyu henüz sıcakken şekeri içine katıp eritin.
-Büyük bir sürahide yabanmersini suyunu ve suyu ve limon suyunu birleştirin.Buzdolabında soğutun. Buzla servis yapın.
Bloğumdaki tariflere bir baktım ve kek kek nereye kadar dedim tek yönlü beslenmeyelim araya çeşit katalım istedim ve kaynananmın ayıklayıp dondurucuya koyduğu organik bezelyeleri ve bahçedeki saksıda yetiştirdiğimiz nanelerimizi de kullanalım istedim ve ikisini bu tarifte buluşturdum.Buluşturdum derken tarif bana ait değil buradan adapte ettim.Sonuç mu ortaya evin muhalefeti ve hiçbirşeyi beğenmeyeni Beraya bile ne güzel çorbaymış bu hep bundan yap anne dedirten bir çorba.Taze nanenin hoş bir aroma katığını söylemeden de geçemeyeceğim.Tarifte yok ama siz kruton veya bizim ailedeki adı ile kıtır ekmekle nefis oluyor aklınızda bulunsun.

Taze Naneli Bezelye Çorbası
Malzemeler:
-1 yemek kaşığı zeytinyağı

-1 adet kuru soğan, kabaca doğranmış
-2 diş sarımsak
-2 adet orta boy patates, soyulmuş ve küp küp doğranmış
-1 litre su
- 2 su bardağı taze veya dondurulmuş bezelye
-1 küçük demet nane yaklaşık bir avuç kadar
- tuz ve karabiber

-100 gri krema isteğe bağlı
Yapılışı:
-Soğan ve sarımsağı irice doğrayın ve zeytin yağında kavurun
-Patatesleri iri parçalar halinde doğrayıp kavrulan soğanlarla karıştırıp 5 dakika kadar kavurun
-Bezelyeleri tencereye ekleyip birkaç dakika daha kavurun ve üzerine suyu ekleyin.Kısık ateşte patatesler  yumuşayıncaya kadar pişirin. Bu yaklaşık 10 dakika sürecektir.
-10 dakikanın sonunda taze naneyi ekleyin ve 5 dakika daha pişirin
-Sonra bir el blenderi ile pürüzsüz hal alana kadar ezin.Dilerseniz krema katıp servis yapın.Ben krema kullanmadım.Sıcak olarak servis yapın.



Tam bir deniz aşığı olan eşim haftalardır planlayıp duruyordu İğneada gezimizi geldik buralara bir yüzemedik herkesler görmüş bir biz göremedik mealli konuşmaları sonucunda bu hafta gidelim dedik.Hem çocuklara da değişiklik olur.Çocuklara değişiklik olur ama şimdi bu sıcakta yol çekilir mi hadi yolu geçtik kalabalık olur oralar şimdi pazar pazar İğneadaya gidilir mi şeklinde itiraz cümleleri kursam da yine de doluştuk arabalara düştük yollara.İğneada Kırklareline yaklaşık 40 km. uzaklıkta ve orman yolundan gidiliyor tırman tırman sonra in in haliyle yollar inanılmaz virajlı dikkatli olmak lazım.Virajına rağmen ağaçlarla kaplı olan yollarda yolculuk oldukça eğlenceliydi Kastamonudan sonra bu kadar ağacı görmememiştim birarada.Neyse uzun uzun yolları aştık ve geldik İğneadaya ne iyi ettik de geldik dedik arabalardan inerinmez sahil o kadar güzel esiyordu ki püfür püfür denizdeki dalgadan da belli oluyordu zaten.Evin küçük keçisi ne anlıyorsa 'aa bu dalgada da ne güzel sürf yapılır' demez mi sanki anasının evinde görmüş sörfü.Sörf yapılır mı bilemem ama bizimkiler çok güzel oynadılar dalgalarda kumlarda eğlendiler ben de kumlarda deniz kabuğu aradım çocukluğumu yad ederek.Kalabalık da değildi sahil istediğimiz gibi takıldık eğlendik.Bir ara denize girmeyin uyarısında bulunan jandarma ile kendimize geldik sonradan öğrendik ki boğulma vakaları çok oluyormuş oralarda böylece sahilin neden boş olduğunu öğrenmiş olduk biz de sahilde kumlarla idare ettik birsüre daha sonrada toparladık eşyalarımızı evimize döndük malum tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer oluyor kendisi.





Evdeki aburcubur canavarları için sıksık kek yaptığımızdan burada bahşetmiştim.Bahçemizde çıkan ve yemekten bıktığımız ki kendilerinden pek hazetmem.Anneleri yemezken çocuklar hiç yerler mi?Ben de onlar kabak hem de organik kabak yesinler diye daha önce yemek bloglarında gezerken gördüğüm ve kaydettiğim tariflerden birini deneyeyim diyordum.Tarifleri incelerken bu tarifle karşılaştım hazır bahçemizde ki biberiyeler de tazeyken deneyeyim dedim.Bahçeden kabakları topladım biberiyelerden kestim ve başladım keki yapmaya açıkça söylemek gerekirse tereddüt de etmedim değil kuru biberiye ile denediğim İtalyan ekmeklerinde hüsrana uğramıştım sonuçta biberiye alşık olmadığımız bir tattı kurusu beni hayal kırıklığına uğratmıştı ama tazesine bir şans vereyim dedim.İyi ki de öyle demişim kek için kıydığım biberiyelerle rende limon kabuklarının renk uyumuna hayran kaldım.Buyurunuz o uyumlu renkler


 Renk uyumundaki koku da muhteşemdi.Hem biberiyeleri kıyarken oluşan hem de kek pişerken mutfağı saran koku nefisti. Bu koku beni biraz ümitlendirdi iyi bir şey çıkacak sanırım dedim içimden ev ahalisine belli de etmek istemiyordum tereddütümü sonunda hüsrana uğramak da vardı ama yaptığım keki canavarlar o klasik ben bunu yemem bunun içinde ne var içerikli cümleleri kurmadan hapu hupur yiyince içim rahatladı ve bu tarif de yeniden yapılacaklar listesindeki ve buradaki yerini almış oldu.Gelelim tarife buradan aldım kendilerini.

Limonlu Biberiyeli Kabaklı Kek
Malzemeler:
-2 yumurta
-1+1/4 su bardağı şeker
-1/2 su bardağı eritilmiş (tercihen tuzsuz tereyağ
-1/4 subardağı sıvıyağ
-1/2 çay kaşığı tuz(eğer tuzlu tereyağı kullandıysanız kullanmaya bilirsiniz
-3 su bardağı un
-1 paket kabartma tozu
-1 paket vanilya
-1 yemek kaşığı kıyılmış taze biberiye
-1 yemek kaşığı limon kabuğu rendesi
-3 su bardağı rendelenmiş kabak (yemeklik yeşil olanlardan
Yapılışı:
-Yumurta ile şekeri beyaz renk alana kadar çırpın.
-Eritilmiş tereyağını ve sıvıyağı ekleyip çırpın.
-Ayrı bir kapta un,kabartma tozu,vanilya,tuzu karıştırdıktan sonra eleyin.
-Rendelenmiş kabak ve limon kabuğunu,kıyılmış biberiyeyi de yumurtalı karışıma ekleyin.
-Son olarak sıvı karışımla toz karışımı birbirine karıştırıp iyice çırpın.
-180 derecede ısıtılmış fırında pişirin
       ,
     Birkaç hafta önce burada görmüştüm bu kelebekleri ve bir tane de ben yapayım istedim ama gel gör ki atlas yoktu evde köy yerindede nereden bulacaksın atlası.Ben de okumaktan ziyade fotoğraflarına bakmak için aldığım Evim dergisinin reklemlarını kullanmaya karar verdim halbuki okurken ne kadar kızıyordum reklamdan başka birşey yok bu dergilerde diye nereden bileyim birgün işime yarayacak bu reklamlar.Velhasılı kelam çizdim çizdim kestim kestim ev ahalisinin meraklı bakışlarının altında.Aynı desenden 2 kelebek kestim onları birbirine yapıştırırken ipi de yapıştırdım sonra da bahçeden bulduğum dala da bağladım taktık duvara seyre daldık ama az sonra esen rüzgar benim kelebekleri birbirine geçirdi halliyle.Ben de balkonun tülündeki deliklerden faydalanıp tüle bağladım şimdi değil rüzger fırtına çıksa karışmaz kelebeklerim birbirine.
   Fotoğrafı eklemek için Picasayı açtığımda farkettiğim bir ayrıntı da tüle takılmış sahtelerine eşlik eden gerçek kelebek de eklemiş kendini fotoğrafa pek farkedilmese de olsun mutlu etti beni ....


İntikam Yolu sen ne lüzumsuz,  ne saçma ne , zaman israfı bir filmmişsin diye başlayayım da es  kaza beğendiğim reklamını yaptığım düşünülmesin.Nicolas Cagei çok sever ve filmlerini seyreder kendi çapımda da kolleksiyonunu oluşturmaya çalışırdım ama amcam ne yaptın sen tamam gereksiz senaryosu olan filmlerde oynasan da bu filmler senin hatırına seyredilirdi.Olsun arada oyuncular böyle saçmasapan projelerde oynarlar eskaza diye kendimi avutuyordum ama az önce seyrettiğim sonrasında 3D olduğunu öğrendiğim film bozuntusu ile neye uğradığımı şaşırdım nerede olduğumu bile şaşırdım ayol buna bir açıklama bulamıyorum sadece ve sadece yaşlılıktandır diyorum artık yok başka açıklaması yok.Meğer bir de +18miş film belliydi zaten gereksiz sahnelerinden bileydim hiç izlemezdim madem bu kadar berbattı neden izledin diyenlere ise sadece ve sadece Muhasebeci rolündeki  William Fichtner içindi zaten filmde bence tek işe yarayan bölümler Muhasebecinin ortaya çıktığı bölümlerdi gerisini atçöpe.Hele o yönetmene ne demeli hele o yönetmene sanırım yeni mezun yok yok mezun bile değil bu filmi de okul bitirme ödevi diye çekmiş Allahım yaa parası olan film çekiyor bize de yazık değil mi bütün bunların sonunda sevindiğim tek nokta ise çok şükür ki sinemada değil evde seyrettim çocuklarımın nafakasını bu gereksiz filme yatırmadım....



Tatildeyiz diye keksiz böreksiz kalacak değiliz ya evde yaptıklarım gibi süslü püslü olmasalar da sabahın erken saatlerinde ayalanıp geç saatlere kadar oradan oraya koşan, merdivenlerden aşağı yukarı bilmem kaç defa inen ve çıkan,sıabahtan akşama kadar ne bulursa yiyen aburcubur canavarlarına kek yapmazsak evi başımıza yıkarlardı sanırım.Fırınımız yok henüz ama hoş ben evde de fırın kullanmıyordum kek yaparken onun yerine kaynanacığımın yıllar öncesinde kullandığı ve sonrasında bana devrettiği şu eskilerin ocak üzerinde kek pişirdikleri tencereler vardı bilenler bilir ama bilmeyenler için birara yakışıklımın fotoğrafını çeker yayınlarım.İşte bu tencereyi getirdim gelirken ve ilk kekimizi yaptık dün evde içilmemiş duran limonatalar değerlensin diye limonatadan kek olur mu soruları eşliğinde aldım malzemeleri ve çırpmaya başladım ve pişirdim keki ve soğuduktan sonra tadına baktıktan sonra anladık ki limonatandan da kek oluyormuş hele hele ertesi güne kalınca enfes ve hafif bir kek oluyormuş.Keki yerken keşke evde haşhaş tohumu da olsaydı ekleseydik dedik eminim çok yakışırdı artık birdaha ki sefere.

  LİMONATALI KEK
  Malzemeler:
  3 yumurta
  1,5 su bardağı tozşeker
  1 su bardağı limonata
  1/2 su bardağı sıvıyağ
  1/2 limonun suyu
  3 su bardağı un
  1 paket kabartmatozu
  1 paket vanilya

  Yapılışı:
  -Yumurtaları ve şekeri iyice çırpın.
  -Limonatayı,sıvıyağı,limon suyunu ekleyip tekrar çırpın.
  -Kalan malzemeleri de ekleyerek tekrar çırpın.
  -Uygun bir kalıba döküp 180 derecede ısıtılmış fırında batırıp çıkardığınızda kürdan temiz çıkıncaya kadar  pişirin.
  -Eğer benim gibi ocak üzerinde pişirecekseniz kalıbınızı orta boy ocağa koyup kısık ateşte yaklaşık 1 saat pişirin veya o muhteşem kek kokusu evi sarana kadar bekledikten sonra ocağı kapatın sğuduktan sonra kalıptan çıkarın.




 

 


Evet biz şehirden gelmeler için her gün bir macera burada köyde yaşayanlar için rutin olan işler bizim günümüzü maceraya çeviriyor biz de kendi çapımızda eğleniyoruz.Gördüğümüz bir kelebek, uçan bir sinek,yakaladığımız bir çekirge ki bir iki gün besledikten sonra salıverdikgünümüzü maceraya çeviriveriyor kolaylıkla.Gayet sıkıcı geçen bir pazar günün öğleden sonrası salataya kullanacağım ki salata yapmaktan hiç hazetmem sadece ve sadece ev ahalisine şirin gözükmek çabasındaydım neyse uzunlafın kısası soğan almak için depoya gittiğimde kapının zorlanarak açılması sonucu ne oluyor diye etrafıma şaşkın şaşkın bakınırken kapının kenarındaki minicik açıklıktan içeri girmeyi başaran bir yılanın varlığı ile kendime geldim meğer kapının açılmasına engel olan oymuş ve anında ev ahalisini başıma toplayıp onları da yılanla tanış ettim.Böylece komşuları bizi kapınızı kapalı tutun diye uyarmalarının nedenini de anlamış olduk Allahtan sonradan öğrendiğimize göre zehirsiz türüymüş ama varlığı insanı ürpertmeye yetiyor doğrusu.Yaklaşık 1 metre boyundaydı kendisi babamsa yok ya küçükmüş bu yılan demez mi bizim gibi belgeselden belgesele yılan görenler için gayet büyüktü doğrusu.
    Ama bizim macera bununla biter mi macera değil de daha çok kabus diyelim doğrusu evin delikanlıları canım cicim bilgisayarımda film seyrediyorlardı siz yatakta seyretmekten sıkılan camın önüne yere indirin bilgisayarı cam da açık film bitince orada bırakın sonra da yağmur yağsın sağnak şeklinde ve yağan yağmur dolsun odaya ve ohhhh bilgisayar olsun havuz odaya girdiğimde karşılaştığım manzara korkunçtu bilgisayarım ufak çaplı bir gölün içinde kaderine terkedilmiş şekilde bir kurtarıcı bekliyordu ne yapacağımı şaşırdım fotoğraflarım ,arkadaşlarım,bloğum ,sanal da olsa bir dünyam vardı içinde hemen ters çevirdim dedim böyle kal sen bir kaç gün umarım kurtarırız seni 3 gün süren kurutma çalışmalarım sonunda kavuştum bilgisayarıma şükür.Şimdi yeni maceralara açılma zamanı yaşadıkça yazacağım inşallah vakit buldukça tabi....
Kendimi bildim bileli hep bir fotoğraf makinam olsun onunla kartpostal gibi fotoğraflar çekeyim istmişimdir özellikle de kelebek fotoğrafı  zaman içerisinde çeşitli çap ve markada fotoğraf makinam oldu ama fotoğrafını çekebilcğim bir kelebeğim olmadı hiç bu düne kadar geçerliydi çünkü dün bir kelbek beni bilirmiş gibi döne döne geldi ve tam oturduğum balkonun önündeki güle kondu ve beklemeye başladı sanırım beklediği benim jetonun düşmesiydi.Uzun uzun bakıştık bir süre sonra iç sesim  fotoğrafmakinası nerede acaba diye sorunca düşecek olan jetonun.Kelebeği daha fazla bekletmemek adına hemen ama yavaş hareketlerle açtım makinamı kelebekcik kaçmasın diye ama hoş onunda kaçmaya niyeti yoktu beni kelbek fotoğrafçısı yapacaktı kafaya koymuştu.Uzaktan kare kare fotoğrafını çektiktn sonra daha ayrıntılı çekim yapmak için anteninin dibine yaklaştım ama yine de kaçmadı ben de bu anı ölümsüzleştirdim kendi çapımda yetmezmiş gibi bir de sosyal paylaşım sitelerinde ve son olarak da bloğumda paylaştım .O da bunu biliyor sanırım bugün de ziyaretime geldi sanırım ailemizin kelbeği olacak bu gidişle ve ben ona yıllar sonra ben olmasaydım hala tarlalarda uçan bir kelebek olacaktın sayemde ünlendin bloguma çıktın diyebileceğim.....o da bana ben de olmasaydım sen de paylaşacak konu arayacaktın ve hala tarlalarda fotoğrafını çekeceğin bir kelbek arıyor olacaktın diyecek.Laf aramızda arayışım hep devam edecek aman kulağına gitmesin artistin kapris yapar sonra.


Bugün 14.sü düzenlenen İSMEK Genel Sergisi için Feshanedeydim.Burada bahsini ettiğim beni bir süre hayattan soyutlayan proje ile hazırlanmıştım sergiye üstelik sergilenip sergilenmeyeceğinden de emin değildim.Feshaneyi sergi için hazırlayan dekaratörler karar veriyorlarmış sergiye çıkacak işlere .yapılan konsepte uygun olup olmadığına göre.Ben de sergi için yerminderi taklidi yapan aslında ilerleyen tarihlerde neye dönüşeceğinin kimseler tarafından bilinmdiği ve kendisine kısaca kızım dediğim bu işle katıldım.
     İşlerimin yoğunluğundan sergiyi gezememiştim kızımı orada boynu bükük bırakmıştım anlayacağınız.Serginin son günü olduğunu öğrenince apartopar Feshaneye koştum kızım bana küsmesin bir fotoğrafını çekeyim de aramızda barış inşa edelim dedim.Ne iyi etmişim de gitmişim birara Bahçecilik Kursunun alanında ufak çaplı aşı uygulamasına bile katıldım. Birkaç sene önce yine bir İSMEK Sergisi için gitmiştim Feshaneye o zaman da sergiyi çok beğenmiştim ama bu seneki sergiyi ağzım bir karış açık seyrettim yapılan ve sergilenen işler o kadar güzel ve o kadar profesyoneldi ki soluksuz gezdim .Sergideki işleri kursiyerler değil de profesyoneller yapmış sanırdınız işte bu işlerin arasında sönük kalsa da benim yaptığım iş de sergilenmişti ve bu gerçekten hoş bir duygu itiraf etmeliyim ki kızımı orada görmek bütün yorgunluğumu unutturdu bana ve şimdiden bir daha asla sergi için iş yapmam diyen ben gelecek senenin projesi için araştırmalara başladım bile ben akıllanmam iflah olmam......
 Köydeyim sessiz sakin ve huzur doluyum bi kanadım eksik ayaklarım ve aklım 1 karış havada geziyorum.Hele çocuklar hele çocuklar oynuyorlar zıplıyorlar kavga dövüş bağırış çağırış karışan görüşen yok korkarım eve dönmek istemeyecekler anneleri anneanneleri teyzeleri gibi.Hadi onlar neyse de bana ne demeli ev boyanmış heryer curcuna haftasonu misafir gelecek yatıya  sergiye proje yetişecek ama olsuuun gelincikler ne de güzeller değil mi hem onlardan buralarda o kadar çok var ki insanın için girip yuvarlanası geliyor dağda kırda bayırda dilinde de
       Bir elinde cımbız
       Bir elinde ayna
       Umurumda mı dünya    

Yabancı yemek bloglarını gezerken rastlaştık bu güzelliklecyapımı oldukça basit tadı da bir o kadar lezzetli çocuklar ve kahvaltıya gelen misafirler için şık sunumlu bir alternatif bence adı da kulağa hoş geliyor  daha ne olsun şimdi gelelim nasıl yapıldığına.

Gün Işığı Tostu:
1-Tost ekmeklerinin ortasını bir çay bardağı ile çıkarın.
2-Tavada tereyağını eritin tost ekmeğinin bir yüzünü kızartın ve arka yüzünü çevirin.Ekmek üzerindeki boşluğa yumurtayı dikkatlice kırın ve yumurta pişene kadar bekleyin.
3-Dilediğiniz baharatlarla süsleyip sıcak servis yapın.

Ballı Havuçlu Kek
Malzemeler:

2 cup un
1 1/4 tatlı kaşığı kabartma tozu
1 tatlı kaşığı karbonat
1 çorba kaşığı tarçın
1/2 cup hindistancevizi
2 cup rendelnmiş havuç
1 cup tozşeker
1/2 cup bal
3 yumurta
3/4 cup sıvıyağ
1/4 cup süt

Üzeri İçin:
2 poşet kremşanti
1 subardağı süt
1 tane havuç

Yapılışı:
1-Bir kasede yumurta ve şekeri iyice çırpın
2-Çırpılmış yumurta karışımına sıvyağı ekleyip 45 saniye daha çırpın
3-Sütü,balı,hindistancevizini,havucu ilave edin ve çırpın.
4-Kabartma tozu,karbonat,tarçın ve un ekleyip iyice çırpın.
5-Yağlanmış kalıpta ve 180 dereceli fırında 55-65 dakika pişirin.
Kekin üzeri kahverengileşmeye başlarsa üzerini alüminyum folya ile kaplayıp tekrar fırına verin bunun için 40.dakikada kekinizi kontrol edin.
Kek piştikten sonra en az 2 saat dinlendirip hazırladığınız krem şantiyi üzerine sürün isterseniz rendelenmiş havuçla süsleyin.
Malzemeleri ölçerken ekmek makinası ölçü kaşıklarını kullandım.

Zeytinyağlı Biber Dolması
 Malzemeler
1 kg. dolmalık biber
2 tane domates
2 su bardağı pirinç
8-10 kuru soğan
1 yemek kaşığı kuş üzümü
1 yemek kaşığı dolmalık fıstık
2 tatlı kaşığı kuru nane
2 tatlı kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı limon tuzu veya yarım limonun suyu
1 tatlı kaşığı tarçın
2 kesme şeker
1 çay bardağı kaynamış su
yarım su bardağı zeytinyağı
tuz

Yapılışı
1-Soğan ve fıstığı, fıstıklar pembeleşene kadar yarım su bardağı yağda kavurun
2-Pirinci ayıklayıp suyunu süzün tencereye ekleyin ve kavurun
3-Pirinçler tane tane olunca tüm malzemeleri ekleyin. kısık ateşte suyunu çekene kadar pişirin.
4-Doğranmış maydanozu ekleyin, bir kez karıştırıp soğumaya bırakın.
5-Dolmalık biberleri yıkayıp, içlerini çıkarın. hazırladığınız içi dolmaların üzerinde biraz boşluk kalacak biçimde doldurun.Üzerlerine bir dilim domates kapatın.
6-Dolmaları fazla derin olmayan bir tencereye tek sıra halinde dizin.Yarılarına kadar gelecek biçimde kaynamış su ekleyin. kısık ateşte pirinçler yumuşayana kadar pişirin.
7-Soğutup servis tabağına alın.
Portakal Ağacından alıntıdır.
Brioche ile ilk tanışmam yabancı yemek blokları ile oldu bu muhteşem görüntünün tadı da öyle olmalı düşüncesi ile bir çok tarif dendim ancak pek çoğu fiyasko ile sonuçlandığı için denenecek tarifleri bir süre rafa kaldırmıştım taki Mutfak Sırlarındaki bu tarife rastlayana kadar ekmeğin makinada yapılıyor olması da tarife bir şans vermeme sebep oldu ve tadı da görüntüsü gibi nefis oldu sırada içine çeşitli baharatlar katarak yeni denemeler yapmaya geldi sıra. 




Malzemeler:
3 adet yumurta
175 gr Tereyağı
70 ml süt
440 g . un
1,5 tatlı kaşığı tuz
4 yemek kaşığı şeker
1 paket toz maya

Üzeri için:
1 yumurta sarısı
3 yemek kaşığı süt
2 yemek kaşığı su karışımı
Susam

Yapılışı:
Kaşık ölçülerinde ekmek makinasının içinden çıkan kaşığı kullandım.
1- Öncelikle tüm yaş malzemeyi (süt,tereyağı ve yumurtaları) makinenin haznesine yerleştirin.
2- Üzerlerine kuru malzemeleri yerleştirin ve en son mayayı ekleyin.
3- Normal ekmek programını seçin.
4- Yoğurma ve mayalama işlemi bittiğinde ekmek pişmeye başlamadan hemen önce bir üzerine hazırladığınız karışımdan sürün.Bu aşamayı unutmamaya dikkat edin ben nerdeyse unutuyordum.
 Künefe
Malzemeler
  • 150 gram telkadayıf
  • 50 gram dil peyniri(tel tel ayrılmış)
  • 2 tatlı kaşığı tereyağ
Şerbeti İçin
  • 1 su bardağı su
  • 1 su bardağı şeker
Hazırlanışı
  1. Şekeri ve suyu beraber kaynatıp soğutun.
  2. Tereyağını eritin iyice açılıp parçalanmış kadayıflara yedirin
  3. Tostmakinasını ısıtın ve kadayıfın yarısını tost makinasının tabanına döşeyin.
  4. Dil peynirini kadayıfın üzerine döşeyin
  5. Kalan kadayıfları peynirlerin üzerine yerleştirin.
  6. Tostmakinasının kapağını kapatıp kadayıflar kızarana kadar pişirin.
  7. Pişince bir kaba alıp soğuk şerbeti  sıcak tatlının üzerine dökün.Şerbeti dökerken çıkacak buhardan elinizin yanmamasına dikkatedin.
  8. 2-3 dakika bekletildikten sonra istediğiniz şekilde süsleyip servis yapın